Yapay zekâ ve ulusal güvenlik

MDN Editör

Yapay zekâ teknolojileri bizleri insanlığın sonsuz mutluluğunu getirecek bir ütopyaya mı taşıyacak yoksa bir sabah apokaliptik bir distopyaya mı gözlerimizi açacağız? Cevap her ikisi olmasa da bu teknolojilerin artık ulusal güvenlik açısından ele alınmasının zamanı geldi…

Yapay zekâ teknolojileri 20’nci yüzyıldan itibaren insanlığın gelişimine dair umutların ve geleceğe dair beklentilerin odak noktasında yer alırken içinde yaşadığımız çağda bu teknolojilerin eğitimden sağlığa birçok alanda daha gelişmiş bir insanlığı mümkün kılma çalışmalarında kullanıldığını görüyoruz. 

Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen durumun toz pembe olmaktan oldukça uzak olduğu gerçeği karşımızda aşılması güç ve kanıtlardan oluşan bir duvar gibi yükseliyor. Madalyonun diğer yüzüne baktığımız zaman ise yapay zekâ teknolojilerinin tehlikelerinden oluşan motifler karşımıza çıkıyor.

Bu ikircikli durumun altında yatan birden fazla neden saymak mümkün olsa da temelde ulus devletler ve teknolojinin ortak tarihinde göz ardı edilemez bir gerçek yatıyor: Savaş. 

Geriye doğru baktığımızda bugün kullandığımız teknolojilerin birçoğunun -internet, GPS, mikrodalga fırın, bilgisayarlar, hava durumu radarları, ambulanslar, kol saatleri, jet motorları, dijital kameralar, gece görüş teknolojisi, VR (virtual reality)- ilk olarak savaş teknolojileri olarak tasarlandığını ve teknolojik atılımların İkinci Dünya Savaşı sırası ve sonrasında hız kazandığını gözlemleyebiliyoruz. 

Savaş kavramını geleneksel anlam alanından çıkartarak post modern bir açıdan incelediğimizde, savaş gelenekleri ve kanunlarının daha da önemlisi saldırı ve savunma yöntemlerinin büyük ölçüde değişikliğe uğradığını iddia etmek mümkün hâle geliyor. Yeni teknolojilerin hatta toplumsal değişimlerin şekillendirdiği pratikler, algı savaşları, kanunsuz saldırılar ve kanunlara tabi tutulamayan araçlar… Avatarların ve kripto varlıkların dünyasında siperler dijital ekranların ardında. 

Yapay zekâ teknolojilerinin sahneye çıkışı ile insanlığın başrolünün tehlikeye girdiği düşüncesi arasında zamansal olarak pek bir fark yok. Yapay zekâ teknolojileri gündeme gelmeye başladıkları andan bu yana son derece tartışmalı olsalar da bu teknolojilerin hangi biçimlerde kontrol altına alınabileceği, ne tür kanunlara tabi tutulabilecekleri, teknoloji kullanımının nasıl denetlenebileceği gibi sorular ortaya çıkmış olsalar da bu konuda kaydedilen ilerleme ile teknolojilerin gelişme hızı arasındaki fark oldukça açık.

İlginizi çekebilir:

YAPAY ZEKÂ

Diğer yandan yapay zekâ teknolojilerinin bireyleri ve ulusları kontrol etmek için nasıl kullanılabilecekleri konusunda global olarak deneyim kazanıldığını söylemek mümkün. Öyle ki, devletler ve şirketler kontrolün kimde olduğu konusunda bazı anlaşmazlıklar yaşıyor.

Facebook’un gizlilik ihlâlleri ve ABD seçimlerini manipüle ettiği iddiası ile başlayan yargı dalgasının üzerinden epey zaman geçti. Geldiğimiz noktada teknoloji şirketleri, devletler adına yürütülen dezenformasyon ve propaganda çalışmalarını ifşa etmeye bile başladı.

ChatGPT ismiyle bilinen akıllı sohbet botunun geliştiricisi olan Open AI isimli şirket geçtiğimiz günlerde bu araç kullanılarak yürütülen operasyonlara dair bir tehdit raporu yayımladı. ChatGPT’nin ve yapay zekâ teknolojilerinin insanlığa faydalı bir şekilde kullanılmasını amaçladıklarını ve bu araçlarla dezenformasyon ve misenformasyon üretiminin tamamen kullanım politikalarına aykırı olduğunu belirten şirket büyük çaplı operasyonlarından birkaçını ve kullanılan yöntemleri yayımladığı raporda detaylı bir biçimde ifşa etti.

OpenAI tarafından hazırlanan rapor, kötü niyetli aktörlerin gizli etki kampanyaları için yapay zekâdan yararlanma girişimlerine ışık tutuyor. Şirketin “Tehdit Aktörleri” olarak adlandırdığı bu kullanıcılar farklı konularda propaganda içerikleri üreterek global düzeyde kamuoyu algısı oluşturmayı ve/veya kamuoyu algısını değiştirmeyi amaçlıyor. 

OpenAI raporda, aracın özellikle aşağıdaki amaçlarla kullanıldığını ifade ediyor;

  • İçerik üretimi: Propaganda yaymak için çeşitli dillerde sosyal medya gönderileri, makaleler (kısa ve uzun biçimli) oluşturmak,
  • Hesap oluşturma: Etki operasyonlarını desteklemek için sahte sosyal medya hesapları için isim ve biyografi uydurmak,
  • Araştırma ve geliştirme: Kampanyalarını desteklemek için açık kaynaklı istihbarat toplama, temel kod hata ayıklama ve çeviri/redaksiyon için yapay zekâyı kullanma.

Şirket raporda bazı hükûmetlerin projelerine de örnekler veriyor:

“Spamouflage” (Çin)

Bu grup, Çin hükûmetini övmek ve çeşitli platformlarda muhaliflerini eleştirmek için yapay zekâ tarafından oluşturulan içerikleri kullandı.

“Uluslararası Sanal Medya Birliği” (İran)

Bu ısrarcı aktör, çevrimiçi ortamda İran yanlısı ve ABD/İsrail karşıtı içerik üretmek için yapay zekâ teknolojilerini kullandı.

“Zero Zeno” (İsrail)

Rapor, Tel Aviv merkezli Stoic adlı bir siyasi pazarlama firması tarafından yürütülen bir kampanyayı detaylandırıyor. OpenAI tarafından “Zero Zeno” olarak adlandırılan bu kampanya, Gazze çatışmasıyla ilgili İsrail yanlısı içerik üretmeye odaklanıyor. Bu kampanyanın hedef kitlesinin ABD, Kanada ve İsrail’deki kullanıcıları içerdiği ifade ediliyor.

OpenAI raporu, Rusya’nın gizli etki operasyonları için yapay zekâdan yararlanma girişimlerinin iki örneğini detaylandırıyor:

“Kötü Dilbilgisi” 

Bu operasyon Ukrayna, Moldova, Baltık Devletleri ve ABD’deki kitleleri hedef almıştır. Öncelikle Doğu Avrupa’da popüler bir mesajlaşma uygulaması olan Telegram’da faaliyet göstermiştir. Kampanya, yapay zekâ teknolojilerini ve spesifik olarak ChatGPT’yi aşağıdaki biçimlerde kullanmıştır;

  • İçerik oluşturma: OpenAI, “Bad Grammar”in platformdaki çevrimiçi tartışmaları manipüle etmek amacıyla İngilizce ve Rusça kısa siyasi yorumlar üretmek için yapay zekâ kullandığını öne sürüyor.
  • Kod hatası ayıklama: Raporda, yapay zekânın bu yorumları otomatik olarak yayınlayan bir Telegram botunun kodunda hata ayıklamak için kullanılmış olma ihtimâlinden bahsediliyor. Bu da etki operasyonunu otomatikleştirme girişimlerini vurguluyor.

“Doppelganger” 

ABD Hazine Bakanlığı tarafından Kremlin ile ilişkilendirilen bu operasyon, OpenAI’nin yapay zekâ araçlarını daha geniş bir faaliyet yelpazesinde kullanmıştır;

  • İçerik oluşturma: Yapay zekâ, başlıklar oluşturmak ve haber makalelerini Facebook gönderilerine dönüştürmek için kullanıldı. Bu, haber algısını manipüle etme ve Rusya lehine anlatılar yayma girişimlerine işaret ediyor.
  • Çok dilli içerik: Rapor, “Doppelganger”ın İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve Lehçe dâhil olmak üzere çeşitli dillerde yorum üretmek için yapay zekâyı kullandığını vurguluyor. Bu da Avrupa çapında daha geniş bir hedef kitleye işaret ediyor.

Yapay zekâ teknolojilerinin kamuoyu oluşturmak, psikolojik savaş, propaganda ve içerik üretimi için farklı biçimlerde kullanılması 4’üncü kuvvet olan basının yerini dijital medyanın alıp alamayacağı sorusunu akla getiriyor.

OpenAI tarafından açıklanan kampanyalardan bir tanesi hariç, kampanyaların hükûmetler tarafından yürütüldüğü iddia ediliyor. Bu noktada, yapay zekâ teknolojilerinin adil ve doğru kullanımı konusunda hükûmetlere mi yoksa şirketlere mi daha çok görev düştüğü tartışılabilir bir soru hâline gelse de konu hakkındaki yasal düzenlemelerin son derece eksik ve neredeyse problemli olduğu da su götürmez bir gerçek. 

Mevcut yasalar, yapay zekâ destekli taktiklere ve teknolojinin savaş amaçlı kullanımına ayak uydurmakta zorlanıyor. Özellikle yapay zekâ teknolojilerine dair muğlak tanımlar teknolojilerin kullanımı konusunda sınırlandırmaları zorlaştırıyor mevcut düzenlemelerde genellikle “yapay zekânın kötü niyetli kullanımı” ile ilgili net tanımlar bulunmuyor. Bu belirsizlik, suçluların tespit edilmesini ve kovuşturulmasını zorlaştırıyor.

Yapay zekâ teknolojilerinin ve bu teknolojiler kullanılarak üretilen saldırıların izlerinin sürülmesi oldukça zor bir süreç olabileceğinden ilişkilendirme problemleri ve faillerin kimler olduğunun ortaya çıkartılması son derece uzun ve meşakkatli bir süreç olabiliyor. Bu nedenle hükûmetlerin bu teknolojilere dair gelişmeleri sıkı bir şekilde takip etmesi gerekiyor. Uluslararası alandaki işbirliği yetersizliği de kanun yapımının önündeki bir başka engel olarak karşımıza çıkıyor.

Durum böyleyken sorunların çözümünün yapay zekâ teknolojilerinin kullanımının faydalı veya zararlı biçimlerini tanımlayarak önüne geçmek olmadığını söylemek mümkün. Değişimin karşısında durmak, değişimin hızını yavaşlatmayacağı gibi, başında direnmenin sonunda direnmekten kolay olduğunu da unutmamak gerekiyor ve hızlı bir şekilde hükûmetlerin de ulusal güvenlik açısından bu teknolojilere uyum sağlamaya çalışması gerekiyor.

Yapay zekâ Millî Güvenlik Kurulu’nda

Millî Güvenlik Kurulu 28 Mayıs 2024 tarihli olağan toplantısının ardından yayımladığı bildirinin son maddesinde yapay zekâ teknolojilerinin ülke bekası için kullanılması gerekliliğine yer verdi. Son derece önemli ve tabir-i caizse devrim niteliği taşıyan maddede yapay zekâ alanında kaydedilen ilerlemenin, insanlık tarihinde yeni bir merhaleye geçilmesini mümkün kılabilecek büyük fırsatlar sunduğuna; bununla birlikte, bahse konu sahadaki potansiyelin birtakım sınamaları ve siber alanda oluşan yeni tehditleri de beraberinde getirdiği ifade ediliyor. Türkiye’nin, yapay zekâ çalışmalarının ilmî, askerî, iktisadi ve içtimai neticelerine hazırlıklı olmasının ve bu alanda ileri kabiliyetler geliştirmesinin önem ve önceliğine işaret edildiği kamuoyuna duyuruluyor.

Bahsi geçen maddenin bildiride yer alması yapay zekâ teknolojilerinin ulusal güvenlik için son derece önemli hâle geldiğine işaret ediyor. Bu teknolojilerin zararlı olabilecek kullanımlarının önceden tespit edilip, bir risk raporu hazırlanması ve bu senaryolara karşı bir savunma oluşturulması ulusal bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor. Diğer yandan geleceğin silâhı olarak adlandırılabilecek bu teknolojilerin kullanımlarına hâkim ve farklı alanlarda uzmanlaşmış bireylerin yetiştirilmesi ulusal devamlılık açısından büyük önem arz ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti bu madde ile yapay zekânın önemini kabul ettiğini ilan etmiş oldu. Bundan sonrasında alınacak kararlar ile gerekliliklerin ne ölçüde yerine getirildiğini ise zaman gösterecek.

Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın