Türkiye’nin tatlı rüyası bitiyor mu?

MDN İstanbul

Türkiye, 2007 yılında etkisini gösteren ve tüm dünyayı yerle bir eden küresel krizden en az nasibini alan ülkelerden biri oldu; ya da siyasiler, ekonomistler, bankacılar, ‘Bir şeyi kırk kez söylersen olur’ atasözümüzdeki gibi, durumun böyle olduğunu o kadar çok söylediler ki, algı böyle oluştu. Ancak son dönemde Türkiye’nin o ünlü ‘kabusu’, cari açık öyle bir hortladı ki, adeta gördüğümüz o tatlı rüyadan uyandırdı bizi. Mayıs ayı ortasında açıklanan mart ayı cari açık rakamı aylık bazda 9.8 milyar dolar ile rekor seviyeye gelince 5 aylık açık beklentisi bir ayda gerçekleşmiş oldu. 12 aylık cari açık ise 61 milyar dolara dayandı. Sene başında 50 milyar dolar civarında olması beklenen 2011 sonu açık beklentisi de 80 milyar dolar’a kadar çıktı. Hal böyle olunca da dolar fırladı, borsa çakıldı. 1 Mayıs-20 Mayıs tarihleri arasında sadece 20 günde dolar 1.52 TL seviyesinden yüzde 4.7 (7 kuruş) birden fırlayarak 1.59 TL’ye fırladı. Uzmanlar dolar’daki yükselişin devam edeceğini ve cari açığı dizginleyecek ciddiyette önlemler alınmaması durumunda dolar’ın 1.80 TL’yi bulacağını belirtiyor. Öte yandan aynı tarihler arasında İstanbul Borsası tam 7.147 puan yani yüzde 10.2 birden düştü.
Peki ne oldu da not artırımı eli kulağında olan, seçimlerde tek parti iktidarının kesin olduğu söylenen bir ülkede piyasalar bu denli sallandı? Bu sorunun ‘cari açık’ tehlikesinin ciddi boyutlara geldiğinden başka cevabı yok.

Makro ekonomik endişeler artıyor
Her ne kadar ekonomiden sorumlu bakanlar, ‘Cari açık finanse edildiği sürece korkulacak bir durum yok’ açıklamalarında bulunuyorsa da, hem Merkez Bankası nezdinde alınan önlemler, hem de yabancı yatırım bankalarının Türkiye üzerine son yazdıkları raporlar tehlikenin boyutlarını da gösterir nitelikte. Dünyanın en büyük yatırım bankası olan Goldman Sachs son yazdığı raporunda Türkiye’de son dönemde açıklanan ve hayal kırıklığı yaratacak kadar yüksek seviyede olan cari açık rakamı nedeniyle Türk hisse senedi piyasaları hakkında endişeleri olduğunu yazdı ve yatırımcılara ‘Türkiye sat, Rusya al’ dedi.
Yani cari açığı finanse eden sıcak para gelişmelerden ürküp, kârını da cebine koyup yavaş yavaş Türkiye’den çıkıyor. Goldman Sachs’ın raporunda Türkiye’deki makro ekonomik endişelerin arttığına ve 2010 ikinci çeyrekte GSYH’nın yüzde 5.2’si düzeyinde olan cari işlemler açığının 2010 4. çeyrekte yüzde 8.7 olduğuna dikkat çekti.

Vergi silahı çekilecek
Cari açığın Mart ayında 61 milyar dolara dayanmasının ardından ekonomist ve bankacıların en çok karşılaştıkları soru hiç kuşkusuz ‘Devalüasyon olur mu? Yeni bir kriz gelir mi?’ endişesi. Bu soruya ‘Bir şey olmaz’ diyenlerin yanı sıra ‘Endişelenmekte ve geç kalmadan önlem almakta fayda var’ diyenler de çoğunlukta. Zaten Merkez Bankası da geçen Aralık ayında aldığı kararlar ile “Vaziyet bildiğinizden daha tehlikeli” mesajını vermişti. Ancak Merkez Bankası’nın aldığı önlemlere hükümet tarafından maliye politikaları anlamında destek gelmeyince, cari açık tehlikesi şiddetini daha da artırdı. Öyle ki, 2011 yılının ilk çeyreği itibarıyla bakıldığında, Türkiye’nin yabancı para cinsinden geri ödeme yapabilme kabiliyeti 1994 ve 2001 krizleri öncesine oranla daha kötü duruma geldi. Ekonomistler, hükümetin duruma müdahale etmeye karar vermesi durumunda ortada bir problem olmayacağını, ancak hükümetin duruma müdahale etmemesi durumunda ise devalüasyonun kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.
Peki hükümet duruma nasıl müdahale edecek? Ekonomistler, hükümetin ya vergileri arttıracağını ve harcamaları kısacağını ya da kredi faiz oranlarının daha da yükseltileceğini belirtiyor. Bir başka seçeneğin ise bunların bir karışımı ile duruma müdahale etmek olduğu ifade ediliyor. Ancak uzmanlar, tedbir alabilmek için zamanın çok daraldığının altını çiziyor. Öte yandan piyasaya sızan son bilgilere göre hükümet, seçim öncesi olası oy kaybı için tedbirleri seçim sonrasına bırakıyor. Seçim sonrasında ise 5 aşamalı bir önlem paketi gelecek. Maliye Bakanlığı, 3 ay içinde ÖTV ve ithalat vergisinde artışa gidecek. Böylece cari açık dizginlenmeye çalışılacak. Bunun yanı sıra tüketici kredilerinde KKDF artışı ve bir takım yeni önlemler ile tüketimin önü biraz daha kesilecek. Kredi kartı tarafında da gelire göre kart uygulaması üzerinde çalışılıyor. Bu önlemlerin yanı sıra munzam karşılık oranlarındaki artış devam edecek ve ara malı ithalatı ve enerjiye yatırımın önü açılacak.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın