Türk Silâhlı Kuvvetler Günü’nde yeni TSK

MDN Editör

Topçu Kıdemli Albay (E) Murat Yıldız, Türk milletinin göğsünü itimat ve gurur duygularıyla kabartan Türk Ordusu’nun dünü ve bugününü 30 Ağustos Zafer Bayramı özelinde MarineDeal News okurları için yazdı

“Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketini en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmış isen Cumhuriyet’in bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silâh ve vasıtalarıyla donanmış olduğun hâlde, vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.”

Mustafa Kemal Atatürk (Ankara, 29 Ekim 1938)1

Nereden nereye?

Geçmişten günümüze, günümüzden geçmişe olgular üzerinden kısa bir değerlendirme yapıp hafızamızı tazeleyelim.

Yargı ve yürütme; referandum, seçim veya referandum sonrası yürütme eliyle yeterince şekillendirilmişti. 15 Temmuz TSK’yı da şekillendirmek için hükûmete bir fırsat vermişti. Yıllardır böyle bir fırsat bekleyen siyasal İslâmcı hükûmet süratle TSK’da yeni bir yapılanmaya gitti; asker kişilerin askerî suçlarına bakan askerî yargı sistemi lağvedildi, Millî Savunma Üniversitesi kurularak Harp Akademileri, Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksekokulları MSÜ’ye bağlandı, kimin tasarrufuysa, ne zararı görüldü ise harp cerrahisi konusunda dünyanın bir numarası Askerî Hastaneler, GATA ve Cumhuriyete fedai yetiştiren Askerî Liseler kapatıldı.Osmanlı’nın torunları” olarak geçinenler Osmanlı’nın gözbebeği kurumların kapısına kilit vurdular. Bahane hazırdı, mesela “GATA’da fetöcüler yuvalanmıştı, Askerî Liselere fetöcü öğrenciler alınmıştı”. Silâhlı terör ve casusluk örgütü FETÖ’nün bulunduğu her kurum kapatılsa ülkede açık kurum kalır mıydı?  Bunlar çok kısa bir süre içerisinde KHK’lar ile yapılıyordu ve sadece ilk adımlardı ve daha pek çok şey de yapılacaktı. Cumhurbaşkanı KHK yetkisini kullanarak istediği değişiklikleri yapıyordu. Bunu da geçmişte “TSK’dan çeşitli nedenlerle ihraç edilmiş kişileri bünyesinde barındıran pek çok kişi tarafından şaibeli bir kuruluş olarak görülen SADAT’ın danışmanlığı” ile yapıldığı bazı basın yayın organlarında belirtiliyordu. Eğer hükûmet askerî yönden danışman arıyorsa kumpas davaları ile sistem dışına çıkarılmış olan çok kıymetli general ve amiraller, albaylar vardı ama tabii bu şahsiyetler Cumhuriyetin kuruluş felsefesine inanmış Atatürkçü kişiliklerdi…

Süreç sonra da devam etti, Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri Bakanlığı’na bağlandı, Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları ayrı ayrı Millî Savunma Bakanlığı’na bağlandı, Türk milletinin belki de eşit olduğu tek yer olan askerlik borcu parayla ödenir hâle geldi, parası olanlar için bedelli askerlik icat olunurken fakir aile çocuğu olup eğitim seviyesi düşük iş bulamayanlar için de bulunan formül olan sözleşmeli erlik statüsüne de hız verildi, askerlik süreleri böyle bir coğrafya için olmaması gerektiği kadar kısaltıldı. Yeterince hiyerarşik yapısı olan orduda hiçbir kurumda olmadığı kadar kademelenmeye gidildi ve astsubaylara asteğmen uygulamasına benzer şekilde astçavuşlar eklendi, askerî şuralar neredeyse sivilleştirildi ve dahası…

Protokolde Genelkurmay Başkanı Diyanet İşleri Başkanı’nın arkasına konularak 14’üncü sıraya yerleştirildi. İncelediğim hiçbir modern ülkede özellikle dünyanın düzenli orduya sahip hiçbir önemli ordusunda imamlar ve papazlar genelkurmay başkanlarının önünde yer almıyor. Bunu da muhtemelen şeyhülislâmın Cumhuriyet öncesi Türkiye’de protokolde ön sıralarda yer almasından ilham alınarak yapılmış bir düzenleme olarak görüyorum. (Ki gözden kaçmasın bir nev-i Sevr ile Devlet-i Aliyye’ye de dayatılan bu idi.) Aslında hangisinin siyasal İslâm gözünde devlet açısından daha önemli olduğunu sembolik olarak gösteren bir düzenleme olmuştur. 2016-2024 yılları arasında en basit yetkiler dahi Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarından alınarak MSB’ye devredildi. Astsubayların ve binbaşıların erken terfilerine karar verilmesi, yurtdışı görevler ve hatta tayinler. Daha o kadar çok ki yazmakla bitmez inanın.

Pek çok alanda profesyonelleşmeye gidilen orduda özellikle Millî Savunma bünyesinde sivil kadrolar artırıldı ve Genelkurmay Başkanlığı’nın pek çok yetkisi MSB’ye devredildi. Sivil kadrolara rütbe denklikleri yine KHK ile verildi. Bir gecede MSB yardımcıları orgeneral; MSÜ rektörü korgeneral, teftiş kurulu başkanı, genel müdürler tümgeneral; genel müdür yardımcıları, daire başkanları tuğgeneral; daire başkanları albay rütbesine haiz sayıldı. Sivil yöneticiler, rütbeleri karşılığı özlük haklarından dolayısıyla lojman, sosyal tesislerden istifade edecekleri şekilde haklara sahip oldular (674 sayılı KHK’nın 47’nci Maddesi). Her ne kadar konu özlük hakları olarak gözükse de sivil rütbeli daire başkanları pek çok askere emir komuta etmekte ve sicil vermektedir. Varıp da muharebe sahasında birlik sevk ve idare edecek değiller tabii ki.

Bütün dünya ordularının hayranlıkla izlediği; başarısı, disiplini ve görev anlayışını nasıl sağladığı hakkında araştırmalar yapılan TSK, 15 Temmuz öncesi ve sonrası birbirinden çok farklı bir yapıya büründü. 15 Temmuz garabetinin sebebi bu yapıymış gibi gösterilerek “askerî vesayet ve darbelere karşı tedbirler alma” adı altında geleneksel yapıyı bozacak adımlar hükûmet tarafından bulunulan kritik bölgeye ve bölgesel gelişmelere bakılmaksızın ülkenin geleceği düşünülmeden atıldı.

Bunlar yapılırken muhalefet neredeydi ve ne yaptı? 15 Temmuz sonrası hükûmetin mutlak hâkimiyeti vardı denebilir. 15 Temmuz öncesi ne yaptıysa onu yaptı muhalefet. Sesini dahi çıkartmadı, muhalefet cephesinde yaprak kımıldamadı. Hâlâ da aynı şekilde hareket ediyor ve bütüne bakmadan küçük ayrıntılarla uğraşıyor. Sadece vatansever emekli askerlerin çırpınmaları vardı. Onların da sesleri, haklarında açılan soruşturmalar, gözaltılar ve askerî tesislere giriş yasağı gibi müeyyideler ile kısılmaya çalışıldı.

Tabii ki bir kısım bu sistemin 15 Temmuz gibi bir hain teşebbüse sebep olduğunu söyleyebilir fakat şu bilinmeli ki buna sebep olan temel konu TSK’nın sistemi değil bu sisteme dışarıdan siyasilerin müdahalesi ve her daim müdahale etme hevesidir. Tarikat ve cemaatlerin siyasiler tarafından korunması ve TSK içinde önlerinin açılmasıdır. Eğer hor görülen, bir şekilde alâkasız zoraki suçlar yüklenmeye çalışılan “28 Şubat Kararları” ve “2004 MGK Kararları” uygulanmış olsa, askerî şûralar 90’lı yıllardaki seyrinde devam etse ve yargı yolu açılsa 15 Temmuz gibi bir rezilliğin yaşanması imkânsızdı.

Genel olarak askerlere, “düşman ordusunda hangi üç değişikliği yapmak istersin” diye sorulsa iddia ediyorum şu sonuçlar en ön sırada yer alır:

  • Askerî okullar kapatılsın,
  • Tamamıyla siyasetin egemen olduğu bir ordu yapısı olsun,
  • Askerî hastaneleri ve askerî doktor yetiştiren kurumlar kapatılsın.

Bunların yapıldığı bir ordu, gücünün yarısından fazlasını kaybeder. Galip değil mağlup ordu olma yolunda ilerler. Bu nedenle bunların tersi neyse onun yapılması ve takviye edilmesi orduları güçlü kılar.      

Geleneksel yapısının muhafazası ile dünya orduları içinde parmakla gösterilen bir ordu bazı geleneksel özellikleri yok edilerek başka bir formata sokulmuştur. Bu formatın olumlu veya olumsuz sonuç vereceği aslında muharebe meydanlarında belli olur. Orduların yıllara sâri kadim değerleri devletler için hava, su gibidir. Ordulara “oldubitti/yaptık oldu” ile yaklaşmamak gerekir. Ordulara siyasi gözlük takılarak bakılamaz. Kıymetleri devletin tehdit altında kaldığı zamanlarda anlaşılır. Savaş ordusu olan TSK her zaman geleneksel yapısından aldığı güçle dünyanın en saygın ordularından biri olmuştur. Bu nedenle geleneksel yapısındaki kurumları da bünyesinde tekrar canlandırılarak özüne dönmesi sağlanmalı, her daim gücüne güç katılması öncelenmelidir.

Cumhuriyetimizin 15’inci yıl dönümünde Ankara Hipodromu’ndaki geçit resminden önce Başbakan tarafından okunan Atatürk’ün millete ve orduya (adeta) son hitabından alıntı yaparak başladığım bu yazımı, yine ebedi liderimiz Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün o hitabındaki şu sözleriyle bitirelim. Onun Türk milletine gösterdiği temiz yoldan ayrılır, gençliğe emanet ettiği Cumhuriyete ihanet edersek, hâlimiz Balkan hezimetinden nice olur…

“(…) Bugün, Cumhuriyetin on beşinci yılını, mütemadiyen artan büyük bir refah ve kudret içinde idrak eden büyük Türk milletinin huzurunda kahraman ordu, sana kalbi şükranlarımı beyan ve ifade ederken, büyük ulusumuzun iftihar hislerine de tercüman oluyorum.

Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini, dahilî ve haricî her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve âmâde olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır. Büyük ulusumuzun orduya bahşettiği en son sistem fabrikalar ve silâhlar ile bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir feragati nefis ve istihkarı hayat ile her türlü vazifeyi ifaya müheyya olduğunuza eminim. Bu kanaatle Kara, Deniz, Hava Ordularımızın kahraman ve tecrübeli komutanları ile subay ve eratını selâmlar ve takdirlerimi, bütün ulus muvacehesinde, beyan ederim.

Cumhuriyet Bayramının on beşinci yıldönümü hakkınızda kutlu olsun.”1

Asil Türk milletinin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlar, bu kutlu Bayramımızın 102’nci yılında; Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, silâh arkadaşları ve kahraman şehitlerimizin mânevi huzurunda saygıyla eğilirim.

Ne mutlu Atatürk’e layık olabilene…

Kaynak:

1 Mustafa Kemal Atatürk’ün TSK mesajı, Silâhlı Kuvvetler Dergisi, Atatürk Özel Sayısı/208, Ankara, 1963, Sayfa 3. (Ulu Önder Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’in 15’inci yılı dolayısıyla Silâhlı Kuvvetlere Mesajı, Ankara Hipodromu, 29 Ekim 1938.)

Murat Yıldız kimdir?

Kara Harp Okulu’ndan 1991 yılında mezun olan Murat Yıldız, Türk Silâhlı Kuvvetleri (TSK)’nde Topçu, Piyade ve Jandarma birliklerinde Bölük ve Batarya Komutanlığı, Tabur Komutanlığı, Alay Komutanlığı görevlerinde bulunmuştur. Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde dört buçuk yıl Alay Komutanlığı görevi ile TSK’nın en uzun süre Alay Komutanlığı yapan personeli olarak Topçu Kıdemli Albay rütbesiyle 2020 yılında emekli olmuştur.

Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın