ŞADAN KAPTANOĞLU

MDN İstanbul

Kaptanoğlu Holding Genel Müdürü Şadan Kaptanoğlu, küresel ekonomik geliflmeler ve Türk denizcilik sektörünün uluslararası piyasalardaki rekabet gücünü MarineDeal News’le paylaştı

1) Türk denizcilik sektörü için yılın ilk yarısı nasıl geçti? Avrupa’daki krizden Türk denizciliğinin ne kadar etkilenmesini bekliyorsunuz? Sektöre yapılan kredi garanti fonu desteğinin zamanlaması hakkında neler söylenebilir?
Dünya zor bir dönemden geçiyor. Finans krizi hâlâ devam ediyor. Hem finans krizi, hem de denizcilik krizi bir araya gelince tabii denizciliği çok etkiliyor. Ciddi bir krizin içindeyiz, ama Türkler bu krizde iyi bir sınav verdiler. Gelişmekte olan Türk denizciliğinin şans eseri bir olgu olmadığını ispatladığını düşünüyorum. Demek ki bu kadar sene bazı şeyler doğru yapılmış, dersler alınmış. Tabii ki her zaman her sektör için alınacak dersler bitmez, hele denizcilikte hiç bitmez. Ancak en azından mevcut durum Türk denizciliğindeki gelişmenin şans eseri olmadığının kanıtıdır.
Avrupa’daki krizden sadece Türk denizcilik sektörü değil dünyanın her tarafı etkileniyor çünkü ağırlıklı olarak Amerika ve Avrupa hâlâ finansmanın merkezi konumunda. Ama tarihi bir dönem yaşıyoruz ve Doğu’nun tekrar yükselişini görüyoruz. Doğu’da finansal marketler, ekonomi ve ticari faaliyetler neredeyse azalmadan devam etti. Batı’nın yaptığı hatalardan ders alıp, ana oyuncuların hem finansal hem de ticari anlamda güçlü bir şekilde tekrar ortaya çıkacaklarını düşünüyorum.
Kredi garanti fonuna geçersek, fon en azından doğru bir zamanda çıkmıştır diyebilirim. Daha geç kalınmış olsaydı daha büyük sorunlar yaşanabilecekti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi gemi inşa sanayisinin önemini görmüş ve destek kararı almıştır, bu önemlidir. Böyle bir sanayide diğer ülkelerle rekabet içindeyken ve diğer ülkelerin hükümetleri inanılmaz destekler verirken, Türkiye’nin burada tek başına var olması çok zor. İşte bunu önlemek ve dünyaya doğru mesaj vermek anlamında bu destek çok önemli bir adım oldu. Bunun pratikte nasıl işleyeceğini zaman gösterecek ve zaman işledikçe avantajları ve dezavantajları daha iyi ortaya çıkacak. Bu yüzden şu anda daha fazla yorum yapmak için erken olur. Ama şu önemlidir ki hükümet gemi inşa sanayinin ne kadar önemli olduğunu görüp bununla ilgili bir adım atmıştır. Hem de IMF’siz böyle bir krizi atlattığı zamanda böyle bir adım atması da çok önemlidir. Daha erken de olabilirdi ama bir de şu açıdan bakmak lazım; erken olmaması sayesinde sektörde çok önemli bir güç denemesi gerçekleşti. Biz verilen sınavı geçtik.  Burada tabii bütün Türk bankalarına teşekkür etmemiz lazım. Onların da büyük emeği var. Eğer bundan 5 yıl sonra oturup gemi inşa sanayisi, bakım, tutum; Tuzla, Yalova ve tüm bunları konuşabileceksek bu Türk bankaları sayesinde oldu.

2) Sadece denizcilik değil birçok sektörde üretim de finansman ile birlikte Doğu’ya kaydı. Türk denizciliğinin rekabetini koruması için ne gibi değişiklikler yapması lazım, ne öneriyorsunuz?
Hem yapılacak çok şey var hem de bazı konularda yapılacak hiçbir şey yok. Örneğin verimlilik anlamında, üretimi daha verimli hale getirmek açısından Türkiye’de hâlâ yapılacak çok şey var. Teknolojiyi geliştirmek ve üretebilmek anlamında hâlâ gidilecek çok yol var. Ama siz Çin’le nasıl rekabet ederiz diyorsanız, Çin’deki devlet desteğinin büyüklüğünden bahsetmek lazım. Bir devlet, çeliği inanılmaz fiyatlarla tersanelere “sen bunu bu şekilde işleyeceksin” diye veriyorsa, bu durumla rekabet etmek çok zor. Dolayısıyla, Türkler bu noktada niş marketleri bulmaya devam etmek zorunda. Türkiye Avrupa’nın son gemi inşa eden ülkesi olarak teknolojik anlamda da kendini geliştirerek daha sofistike ve daha zor işlerden, yüksek verimlilikle para kazanmak zorunda. Ama tabii bunun yanında da gemi tamiri, bakım ve onarım önemli ve yeri korunması gereken sektörler arasında geliyor.
Bu kriz yarın bitmeyecek. Türk armatörleri çok uzun bir yol kat ettiler ve bu yolun sonunda tekrar ateşle sınanmış olmalarına rağmen, ben bu sınavı başarıyla geçtiklerini düşünüyorum. Kriz daha da uzayacaktır ama buna rağmen burada belli bir başarı var ve bunun takdir edilmesi gerekiyor. Dünyada diğer ülkelerle nasıl bir rekabet içinde olacağımıza gelince, serbest ticaret olduğu sürece muhakkak her filoya pay olacaktır. Ama büyümekte olan ülkelerden bazıları, örneğin Çin, navlunu da kontrol etme peşine gittiği zaman büyük filolar kurulacağını düşünüyorum. Şu anda bunun sinyalleri var zaten. Ama yine de serbest piyasanın ekonomik kurallarının harekete geçeceğini düşünüyorum.
Dolayısıyla hepimize her zaman belli fırsatlar çıkacaktır. Ben bu inançtayım. Diğer taraftan bazı ülkeler vardır ve bu ülkeler daha denizcidir. Daha fazla denize dönüktür, denizin doğasını anlar. Bu ülkeler her zaman bunu anlamayan ülkelerin ve Türkiye’nin de önünde olacaktır. Denizcilik sektörünün önünün açılması için Türkiye’de çok büyük atılımlar yapılmıştır, ancak şunun da altını kalın kalın çizmeliyim ki; yapılacak daha çok şey var ve bunlar hızla yapılmadığı sürece her zaman bunları planlamış ülkeler içinde bir adım geride kalmak da kaçınılmazdır.

3) Türkiye’de denizcilik eğitiminin seyri hakkında neler söylenebilir? TÜDEV’den ve Piri Reis’ten bahsedebilir misiniz?
Hem Kaptanoğlu hem de Deniz Ticaret Odası olarak eğitime büyük önem veriyoruz. Bizlerin, hepimizin en büyük önceliği eğitimdir. Sizin de bildiğiniz gibi bir Türk Deniz Eğitim Vakfımız var ve bu vakıf senelerdir Türkiye’deki denizcilik eğitimi veren tüm okullara yardım ediyor. Bizim eğitime verdiğimiz önemi Türkiye geneline yayan bir şemsiye görevi görüyor. Dolayısıyla bizim için çok önemlidir. Burada tabii senelerdir devam eden kurslarımız var. Bununla beraber şimdi bir de Piri Reis Üniversitemiz oluştu. Piri Reis Üniversitesi’ni denizciliği kariyer olarak seçmek isteyen her genç kardeşimizin muhakkak görmesini tavsiye ediyorum. Ayrıca kendisini geliştirmek isteyen tüm mezun arkadaşlarımız için Piri Reis Üniversitesi’nde sürekli eğitim merkezi bulunuyor ve çeşitli kurslar açılıyor. Ben bütün genç arkadaşlarıma bu kursları takip etmelerini öneriyorum. Gidip görmek gerekiyor. Bizim TÜDEV’den çıkan kaptanlarımız var. Biz Piri Reis’in dünyanın önde gelen üniversitelerinden biri olacağına inanıyoruz.

4) Aile şirketi olmanın avantaj ve dezavantajları var. Kurumsal olmak ve dünya pazarlarında söz sahibi olmak için çalışan aile şirketlerinin hangi hususlara dikkat etmesi gerekiyor?
Aile şirketlerinin kendine özgü zorlukları var ancak aynı zamanda da büyük avantajları bulunmakta. İşte bunları dengeleyebilenler öne çıkıp jenerasyonlar boyunca devam edebiliyorlar. Kurumsallaşmaya gelince, tabii ki her şirket için kurumsallaşmak çok önemli, ancak burada en önemli olan ailenin kurumsallaşabilmesi. Bunu başarmış aileler var ama yine de aile şirketlerinde her zaman zamana karşı bir mücadele var. Aile bireylerinin her zaman aynı entelektüel görüşte olmamaları gibi konular sıkıntı yaratabiliyor. İşte bunu önlemek için büyüklere sorumluluk düşüyor. Asıl yönetici olan jenerasyon bunları iyi ayırıp, onlara göre başarılı bir grubun şirketi yönetmesini sağlamakla yükümlüler. Avantajları arasında çabuk karar verebilmek geliyor. Ayrıca o gün için çok kârlı görünen işlere ailenin karakterine uymadığı için girilmiyor. Örnek vermek gerekirse, mesela hiçbir aile şirketindeki bir yönetici borsadaki hisse değerinden alınabilecek bir getiri için işini devam ettirmez. Her zaman biz kimiz ve biz ne yaparız gibi bir amatör ruh sürer ve bu da şirketi korur. Ayrıca aile şirketlerinde süreklilik çok önemli olduğundan uzun vadeli yatırımlar, projeler oluştururlar.

5) Enerji ve turizm dışında holding olarak girmeyi düşündüğünüz sektörler var mı? Holding olarak yakında halka arz planlarınız var mı?
Şu anda başka sektörler yok ancak belki denizciliğin veya taşımacılığın farklı alanlarında büyümeye ve yayılmaya devam edebiliriz. Bu alanların hangileri olacağını zaman gösterecek. Yatçılık alanına baktığımızda ise tersanesi olan ve bizim gibi çok büyük kapalı alanı olan her tersane için böyle bir atılım yapmak zorunlu diyebilirim. Çünkü tersaneniz varsa böyle bir yan iş koluna ihtiyaç var. Tasarımı bize ait olan yatların prototipleri yapıldı, çünkü bunu yapmak zorundasınız. Türkiye’de eğer üretmezseniz yapabileceğinize inanmıyorlar. Biz diğer ülkeler gibi şanslı değiliz, bunu çizdim yapabilirim şeklinde olmuyor. Daha büyük tekneler yapabilmek için konuştuğumuz müşteriler var. Ben yat inşasının Türkiye için çok önemli olduğuna inanan kişilerdenim. Şu ana kadar yapılan başarılı projeler gerçekten gururumuzu okşuyor.
Halka arz konusuna gelirsek, biz halka arzın önemini çok önceden anlamış bir grubuz. Finansal anlamda düzenlemelerin de bazılarını buna göre yaptık. Aile şirketi olmanın avantajlarından bir tanesi de bu diyebilirim. İlle de her şeyi anında yapacaksınız diye bir endişemiz yok. Ayrıca Türk borsası daha o olgunluğa gelmedi. Bir denizcilik firması bunu yapacaksa, bu Türkiye’de olmayacaktır. Büyük olasılıkla Amerika’da Nasdaq, Singapur, Hong Kong veya Londra’da olur. Açılacaksak önce yurtdışı olur, Türkiye olmaz. Halka arz açısından şu anda bir çalışmamız yok ancak belli temeller atılmış ve gerekli bazı hazırlıklar yapılmış durumda. Borsaya açılmanın çok ciddi artıları ve eksileri var, herkesin yapabileceği bir olay değil. Ancak, küresel arenada her türlü finansal enstrümana ulaşabilecek konumda olmanız gerekiyor. Bu yüzden de her zaman aklınızda bulundurmanız gerekiyor ki bir fırsat çıkarsa değerlendirilebilsin.

Bunu Paylaşın