‘Merkez üssü’ Avrupa

MDN İstanbul

Dünya piyasalarına son iki yıldır soluk aldırmayan küresel kriz yeni bir aşamanın eşiğinde. ABD’de batık konut kredilerinin tetiklediği ve tipik bir finans krizi olarak başlayan sıkıntılar, Atlantik Okyanusu’nun diğer kıyısına ulaştığında kamu borcu krizi görünümündeydi. Euro Bölgesi’nin ev ödevini iyi yapmamış, bütçe açığı ve kamu borcu yüksek ülkelerini vurdu.
Ancak yeni krizin ‘merkez üssü’ Avrupa’da ülkelerin borç krizinin yanı sıra bankacılık sektörünün de ateş hattında olduğu ortaya çıkmaya başladı. İspanya’da Katoliklerin kasası olarak bilenen CajaSur Bankası’na el konulurken, 4 yerel bankanın da birleşme kararı alması herkesin keyfini kaçırmaya yetti. Her ne kadar sözü edilen bu bankalar küçük ölçekli olsa da.
Ülkedeki büyük bankalardaki sıkıntıların da benzer olduğu ve akıbetlerinin aynı olabileceği tartışılmaya başlandı. Ekonomistler sorunun sadece İspanya ile sınırlı kalmayacağını, İtalya, İngiltere, Fransa gibi Avrupa’nın büyük ekonomilerinde de benzer sıkıntıların baş göstermesinin an meselesi olduğunu belirtiyorlar. Her ne kadar hükümetler birbiri ardına kemer sıkma politikaları açıklasalar da bunlar piyasalar tarafından yangına sürahi ile müdahale olarak algılanıyor. Yunanistan, İngiltere, İspanya, Portekiz ve İtalya gibi ülkelerin açıkladıkları kemer sıkma politikaları ülkelerin bütçe açıklarını biraz olsun yamasa da bankalara yönelik neler yapılabileceğine yönelik henüz tam anlamıyla bir adım atılmış değil.

1 dolar = 1 euro olur mu?
Yunanistan ile başlayıp Portekiz ve İspanya ile devam eden bu sıkıntıların bütün Avrupa’ya yayılacağı endişesi de Avrupa Birliği’nin para birimi euroyu vuruyor. Çok değil, daha 5 ay önce, senenin başında 1.47 seviyelerinde olan euro / dolar paritesi yüzde 15’e yakın düşerek 1.21’li seviyelere kadar gerilemiş durumda. Euronun çöküşüne AB ve IMF’nin açıkladığı 1 trilyon dolarlık kurtarma paketi kısa bir süre merhem olup pariteyi yeniden 1.26 seviyelerine kadar çıkarsa da, uygulanacak kurtarma paketinin içeriğinin doldurulamaması ve paketin işlevselliğine yönelik soruların cevapsız kalması henüz 11 yaşında olan ve bir dönem rezerv para olması gündeme oturan eurodaki çöküşü durdurmadı. Ekonomistlerin gündemine 1 dolar = 1 euro paritesi bile yerleşmiş durumda. Avrupa ülkelerinin önlem almakta gecikmeleri bu eşitliğin çok da uzakta olmadığını gösteriyor.

Doların yönü yukarı
Eurodaki hızlı çöküşle birlikte dolar bütün dünya para birimleri karşısında hızlı değer kazanıyor. İçeride ise 1.45-1.50 TL bandında gidip gelen dolar, Avrupa’daki sıkıntının gün yüzüne çıkmasıyla birlikte birden 1.60 TL’yi aştı. İki haftada yerli yatırımcının 8 milyar dolara yakın satış yapmasına rağmen kurdaki hızlı tırmanış doların yönünün yukarı olduğunu gösteriyor. Ekonomistler yaz aylarının gelmesiyle birlikte döviz girişinin artmasının kuru bir miktar frenlediğini belirtiyor.
Nisan ayı sonunda 49.2 trilyon dolar olan dünya borsalarının piyasa değeri, son 1 ayda tam 6 trilyon dolar birden eriyerek 43.2 trilyon dolara geriledi. Bütün bu gelişmelerin ışığında AB’nin ve dolayısıyla piyasaların işi zor görünüyor. Zira AB’nin aldığı ve birçok uzmana göre işe yaraması hayli zor olarak nitelendirilen önlemlerden sonra sırada kaçınılmaz önlemler var. Bunlardan en kritik olanı da borç sorunu olan ülkelerde alınan önlemler borçları ödemeye yetmiyorsa, borçlar önlemlerin ödeyeceği seviyeye çekilecek, yani silinecek. Bir anlamda birileri artık zarar edip, diyet ödeyecek. Uzmanlara göre bu denli radikal önlemler alınmadan AB’nin krizden çıkması kolay görünmüyor.

OECD: Türkiye bu yıl yüzde 6.8 büyür
Avrupa yangın yerine dönmüşken Türkiye’ye ilişkin haberler ise olumlu. OECD, Türkiye’de büyümenin bu yıl yüzde 6.8, 2011 yılındaysa yüzde 4.5 olacağını öngördü. Kuruluş işsizlik oranının gelecekte artacağı uyarısında bulundu. Merkezi Paris’te bulunan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) mayıs ayı sonunda açıkladığı Ekonomik Görünüm Raporu’nun Türkiye bölümünde, “2009 yılının ikinci çeyreğinden bu yana gerçekleşen iyi ihracat performansıyla ekonominin keskin bir sıçrayış gösterdiği’’ yorumu yapıldı. Raporda bununla birlikte yeni yaratılacak istihdamın, giderek artan iş gücü talebini güçlü bir şekilde karşılamayacağı belirtilerek, “işsizlik oranının gelecekte artacağı uyarısı’’ yapıldı. ‘’Dikkatli bir şekilde uygulanan makro ekonomi yönetiminin içerde ve dışarıda güven tesisinin gelişmesine katkı yaptığı’’ ifade edilen raporda, ‘’devam eden mali şeffaflık sürecinin de bu eğilimi teyit etmesinin beklendiği’’ ifade edildi.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın