Fransa’nın denizaşırı askerî varlığı

MDN Editör

Kıtadaki derin değişimler ve yoğunlaşan küresel rekabet Avrupa Birliği için birçok tartışmayı beraberinde getirmeye devam etmektedir. Güçlü bir kurumsal diplomatik ağı bulunan Fransa, bu tartışmaların merkezinde yer almaktadır. Avrupa’da ve dünyanın diğer bölgelerinde toplantılar ve konferanslar düzenleyerek bir toplayıcı güç olarak öne çıkarmaktadır. Aynı zamanda askerî gücünü aktif olarak kullanması dikkate değer bir başka özelliğidir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimî üyesi olarak rolü ve Avrupa Birliği’nin tek nükleer gücü statüsü nedeniyle Fransa, AB savunmasının geleceği için bir merkez olmaya devam etmektedir. 

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Brexit’i, İngiltere’nin olmadığı bir Avrupa Birliği’ni birleştirme ve Fransa’nın askerî rolünden yararlanma fırsatını görmektedir. Özellikle Fransa’nın Avrupa Birliği’ndeki tek nükleer güç olması, Fransızları hem bağımsızlık hem de Avrupa liderliğini gösterme konusunda cesaretlendirmiştir. Fransa, yaklaşık 300 savaş başlığıyla dünyanın üçüncü büyük nükleer silâh gücüne sahiptir. Bunların çoğu, bir denizaltından veya stratejik bombardıman uçaklarından fırlatılan seyir füzesiyle teslim edilmek üzere tasarlanmıştır. Bu rakamlar, dönemin Cumhurbaşkanı Francois Hollande tarafından 2015’te doğrulanmıştır. Tahminlere göre, savaş başlıklarının yaklaşık 290’ı şu anda konuşlandırılmış durumda ve diğer 10’u yedekte durmaktadır. Fransa nükleer silâhlarını gelecekteki bir Avrupa güvenlik sistemi içinde caydırıcı olarak kullanmak istemektedir. 

Avrupa güvenlik şemsiyesinin temel direği olma konusundaki hırslı politikaları nedeniyle Fransa’nın askerî varlığı incelemeye fazlasıyla değer görünmektedir. Özellikle Macron’un Akdeniz ve Afrika konularında hırslarını gizleme ihtiyacı göstermemesi dikkate değer bir başka konudur. Hem bağımsız hem de AB içinde özerk bir konum isteyen çelişkili politikalar Fransız yönetiminin sıklıkla bocalamasına sebep olmaktadır. Yakın zamanda, Avustralya ile denizaltı anlaşması yapmaya çalışırken Çin ile stratejik ortaklık inşa etme çabalarına girişilmesi ve günün sonunda iki politikanın da iflas etmesi de bir başka başarısızlık olarak hatırlarda kalmıştır. 

Fransa’nın dilediği bir caydırıcılık ve etkin savunma politikalarının karşılığı olarak kurumsal bir Avrupa güvenlik mimarisinin eksikliğine rağmen, Avrupa perspektifi ortaya konabilir. 

Yeni Kaledonya’da yaşananların kısa bir analizi

Yeni Kaledonya, Fransa’nın 1853’ten beri kendi topraklarının bir parçası olarak kabul ettiği, Güney Pasifik Okyanusu’ndaki Mercan Denizi’nde bulunan bir ada ve takımadalar grubudur. Mayıs ayında yaşanan ve bazı uzmanlar tarafından düşük yoğunluklu bir iç savaş olarak tanımlanan olaylar sonrasında gözler Fransa’nın ülke dışındaki askerî varlıklarına çevrilmişti. Paris’ten Yeni Kaledonya’nın başkenti Noumea’ya uçmak yaklaşık 24 saat sürüyor. Yeni Kaledonya’nın nüfusu ise iki ana bileşenden oluşur: bir yandan adanın yerli halkı olan Kanaklar ve diğer yandan 19’uncu yüzyılın ortalarından beri Yeni Kaledonya’ya yerleşen Avrupalılar olan Caldoc’lar. Yaklaşık 111 bin Kanak ve 74 bin Caldoc vardır. Nüfusun geri kalanı Polinezya, Güneydoğu Asya, anakara Fransa vb.’den gelen daha yeni göçmenlerden oluşur.

Politik olarak, Yeni Kaledonya keskin bir şekilde ikiye bölünmüştür. Bir tarafta adanın bağımsızlığından yana olanlar ve diğer tarafta Fransız kalmak isteyenler. Aradan neredeyse iki yüzyıl geçmesine rağmen, adaların Fransa’nın bir parçası, özerk mi yoksa bağımsız mı olması gerektiği konusundaki tartışmalar siyasete hâkim olmaya devam etmektedir. Görüşler de bekleneceği gibi etnik kökenlere göre farklılık göstermektedir.

Ukrayna savaşı ve Fransa’nın stratejisi

Rusya, Ukrayna’ya tam ölçekte bir saldırı başlattığında Fransa Avrupa’nın liderliğini alabilmek için bir hayli elverişli durumdaydı. Londra artık resmî olarak Avrupa Birliği dışında kalmıştı ve Berlin’de çok uzun süredir işbaşında olan Başbakan görevini devretmişti. Bunun yanında Avrupa güvenliği ve savunma entegrasyonunun tarihi bir itici gücü olan, aynı zamanda Avrupa Birliği içerisindeki en güçlü orduya sahip olan Fransa’nın Ukrayna Savaşı’ndaki liderlik eksikliği net olarak ortaya çıktı. Her ne kadar Macron’un Rusya’yı varoluşsal bir tehdit olarak algıladığını açıklaması önemli olsa da somut olarak bir adım atılamaması liderlik eksiğini sürekli hissettirmeye devam ettirmektedir. 2019 yılında Rusya Devlet Başkanı Putin ile stratejik angajman fırsatları arayan Paris yönetimi, günümüzde ise Rusya’ya karşı bir Avrupa güvenlik düzeni inşa etmeyi hedeflemektedir.

Wagner Grubu’nun Fransız güçlerini Mali’den çekilmeye zorlaması gözlerden kaçan bir başka noktadır. Tarihsel olarak sömürgelerinden birinden bu şekilde çıkarılması Fransızların politik değişimlerinden birini oluşturmaktadır. Bölgeden çıkarılmak artık NATO’nun doğu kanadını güçlendirmek için asker ve kaynak ayırmak konusunda bir fırsat ortaya çıkarmıştır.

Yakın zamanda Fransız Savunma Bakanlığı, Paris’ten Ukrayna’ya sofistike sistemler ve ağır silâhlar teslim etmeye başlamıştır. Fransa’nın Avrupa stratejik özerkliği hakkındaki düşüncesi AB’nin ötesine uzandıkça, Güvenlik Konseyi üyesi ve nükleer güç olan Birleşik Krallık da doğal bir ortak gibi görülebilir. Ukrayna Savaşı’ndaki tutum ve politikaları bu ortaklığı doğal bir konumda tutmaktadır. 

Akdeniz ve Hint-Pasifik’in Fransa dış politikasındaki konumu

Günümüzde Avrupa ülkelerinin en büyük sorunlarının başında düzensiz göç krizi gelmektedir. Libya’da, Avrupa çıkarlarına yönelik hayli çelişkili bir politika sonucu ortadan kaldırılan merkezî yönetim; başta Fransa olmak üzere Akdeniz’in kuzeyindeki birçok ülkenin başını ağrıtmaya devam etmektedir.

2011’de diktatör Kaddafi’yi devirmek için Fransa’nın yönlendirdiği NATO bombalama harekâtından bu yana Libya sonu belirsiz bir iç savaşa sürüklendi. Avrupa Birliği ise dış politikada bir yanlış daha yaparak Libya’yı istikrara kavuşturabilecek siyaset üretmek yerine, düzensiz göçü orada durdurmak için otoriteyi elinde bulunduranlara mali yönden rüşvet dağıtmayı tercih etti. 

Libya’daki iç savaşın uluslararasılaştırılması ise Fransız çıkarlarını tehlikeye attı. Fransa, Libya’daki durumu kontrol etme ve yönlendirme girişimlerinde tamamen başarısız olduktan sonra, 2012’nin sonunda Kuzey Afrika ülkesinden çekildi. Fransa daha sonra, kısmen en önemli savunma sanayii müşterisi Birleşik Arap Emirlikleri’ne de itibar kazanmak için, 1980’lerin sonlarında firar eden eski Kaddafi dönemi generali olan Mısır ve BAE destekli savaş baronu Halife Hafter’i desteklediğinde 2014’ün sonlarında geri döndü. Fransa’nın resmî olarak sürekli reddetmesine rağmen Hafter’in güçlerini eğitmek ve onlara yardım etmek için Libya’da hazır bulundu. 2016 yılında Bingazi yakınlarında düşen ve Fransa’nın özel operasyon güçlerinden üç üyenin ölümüne yol açan bir Fransız askerî helikopteri, o zamana kadar sadece söylenti olan Fransız müdahalesine dair sağlam kanıtlar sağladı. 

Bu olaya kadar Paris’in resmî politikası, Libya konusunda Birleşmiş Milletler öncülüğündeki müzakereleri ve bu müzakereler sonucunda ortaya çıkan Ulusal Mutabakat Hükûmeti (UMH)’ni desteklerken, Fransa’nın sahadaki gerçek politikası Hafter güçlerine tam ve eksiksiz destek vermekti. Hafter’in insan hakları konusunda oldukça kötü siciline ve tartışmalara rağmen, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Libya generalini zirvelere, uluslararası konferanslara ve özel toplantılara davet etmeye devam etti.

Fransız yetkililerin gayriresmî olarak ileri sürdükleri nedenler arasında bu bölgesel mücadeleyi Sahra-Sahel kuşağındaki İslamcı ayaklanmalara karşı verdikleri mücadeleyle ve ülke içindeki terörizmle ilişkilendirmek var. Özellikle 130 kişinin ölümüne yol açan Kasım 2015 Paris saldırılarından bu yana, Fransızların en önemli ulusal güvenlik önceliği olarak görülüyor ancak petrol devi Total için girişilen işler olduğuna inananların sayısı da hiç az değil. Zira Libya, Afrika’daki en büyük kanıtlanmış petrol rezervlerine sahip ülke konumunda.

Arap Baharı ayaklanmalarının yarattığı istikrarsızlıktan sonra, Paris’teki Hükûmet çevrelerinde hâkim olan görüş, güçlü adam çözümlerinin İslamcı militanlığı ve kitlesel göçü kontrol altında tutmanın tek yolu olduğudur.

İlginizi çekebilir:

5,6 milyar euroluk denizaltı siparişi Fransa’nın

5,6 milyar euroluk denizaltı siparişi Fransa’nın

Kuzey Afrika’da Fransa ve İtalya göç, terörizm ve enerji konusunda hayati ulusal çıkarları paylaşsa da bu konuları ele alma biçimleri iki ülke arasında zaman zaman gerilimler yaratıyor.

Akdeniz’de ayrıca Fransa, Mısır ve Hindistan arasındaki üçlü işbirliği potansiyeli de yer almaktadır. Mart 2021’de konteyner gemisi Ever Given’ın Süveyş Kanalı’nda altı gün mahsur kalması, kapsamlı ekonomik sonuçları olan dünya çapında bir tedarik zinciri krizi yaratmıştır. Bu olay, Akdeniz ile Hint-Pasifik’in ne kadar iç içe geçtiğini de göstermiştir. Üç ülke de Akdeniz’den Hint-Pasifik’e kadar uzanan alanın istikrarını korumaya kararlı denizcilik özelliği gelişmiş ülkelerdir. Özellikle 1990’lardan beri Paris ve Yeni Delhi, deniz, uzay ve siber gibi temel güvenlik alanlarında ve savunma tedarikinde derin bir stratejik ortaklık inşa ettiler. 2010’larda ise Fransa ve Mısır arasında; Kahire yönetiminin Rafale jetleri ve Mistral helikopterleri satın alması, ardından da Kızıldeniz’de ortak deniz tatbikatları düzenlemeleri başta olmak üzere savunma işbirliklerini giderek güçlendirdiler.

Süveyş, küresel ticaretin yüzde 12’sinin, küresel konteyner trafiğinin ise yüzde 30’unun sağlandığı oldukça önemli bir kanaldır. Ayrıca kanalın altından geçen çok sayıda denizaltı kablosu Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve Asya’yı birbirine bağlamaktadır. Küresel internet trafiğinin yaklaşık yüzde 30’unun kanaldan geçtiği düşünülmektedir. Son birkaç yıldır Kahire, Mısır’ı Akdeniz ve Hint Okyanusu’nun kıyı devletleri arasında ekonomik canlılık ve güvenliğe sahip vazgeçilmez bir konuma getirmek için yoğun diplomasi yürütmektedir. Akdeniz’de güney kıyı şeridi, Hint Okyanusu ve Pasifik’te denizaşırı toprakları ve askerî üsleriyle Fransa, bu bölgeyi bir araya getirmek için eşsiz bir konumdadır. Paris, 2018 Hint-Pasifik stratejisinde, Avrupa, Hint Okyanusu ve Pasifik arasında köprüler oluşturma stratejisini somutlaştırmıştır.

Bir başka dikkat çekici durum ise Fransa’nın münhasır ekonomik bölgesinin yüzde 93’ünün Hint-Pasifik’te yer almasıdır. Bununla beraber 1,65 milyon Fransız vatandaşı Fransız denizaşırı topraklarında yaşamaktadır. Ayrıca, Fransa bölgeye yaklaşık 8000 askerî personel konuşlandırmıştır ve 7000’den fazla Fransız şirketinin bölgede şubeleri bulunmaktadır.

Fransa’nın Afrika’daki askerî varlığı ve yeniden yapılandırma planları

Fransız çıkarları, Réunion ve Mayotte (FAZSOI), Yeni Kaledonya (FANC) ve Fransız Polinezyası (FAPF)’ndaki üç egemenlik kuvveti ile Birleşik Arap Emirlikleri (FFEAU) ve Cibuti (FFDj)’de bulunan ve kuzey Hint Okyanusu’nda daimî varlık gösteren iki varlık kuvveti arasında bölünmüş beş askerî komutanlık tarafından savunulmaktadır.

Fransız silâhlı kuvvetleri, ikili ve çok taraflı ilişkileri derinleştirmek, birlikte çalışabilirliği güçlendirmek ve özellikle doğal afetlerin ardından insanî yardım alanında bilgi birikimini paylaşmak amacıyla çok sayıda askerî tatbikat düzenlemekte ve bunlara katılmaktadır. Her yıl Hindistan ile Varuna (Deniz Kuvvetleri), Garuda (Hava Kuvvetleri ve Uzay) ve Shakti (Kara Kuvvetleri) tatbikatları düzenlenmektedir. FFDj’nin Cibuti silâhlı kuvvetleriyle Amitié tatbikatı, FFEAU’nun BAE deniz kuvvetleriyle Tiger Eel tatbikatı ve FAZSOI’nin Güney Afrika silâhlı kuvvetleriyle Oxide tatbikatı gibi ikili tatbikatlar da sık sık düzenlenmektedir. Fransız silâhlı kuvvetleri ayrıca yirmi altı farklı ülkeden yaklaşık 25 bin askerî personeli bir araya getiren ve dünyanın en büyük deniz tatbikatı olan RIMPAC 2022 ya da Avustralya’daki Pitch Black, Kakadu ve Talisman Sabre tatbikatları gibi çok taraflı askerî tatbikatlara da katılmaktadır.

Fransa aynı zamanda bazı müttefiklerinin endişelerine ve Rusya’nın eleştirilerine rağmen yakında Ukrayna’ya askerî eğitmenler gönderme konusunu sıklıkla gündemde tutmaktadır. Bahsi geçen eğitimin mayın temizleme, teçhizatın çalışır durumda tutulması ve Batı tarafından sağlanacak savaş uçakları için teknik uzmanlık konularına odaklanacağını söylediler. Paris yönetiminin gündemde tuttuğu eğitimin bir Ukrayna motorize tugayını finanse etmesi, silâhlandırması ve eğitmesini içereceği düşünülmektedir.

Fransa’nın 2013 yılında Mali’deki iç savaşa müdahalesi ise uluslararası prestijini yükseltmiştir. El Kaide’nin de aralarında bulunduğu çeşitli cihatçı örgütler, ayrılıkçı Azawad’ın Kurtuluşu için Ulusal Hareket (MNLA) gibi grupların dâhil olduğu, sonucu ülkenin büyük kısmına yayılan ve milyonlarca kişiyi etkileyen çatışmalar Fransız Ordusu’nun müdahalesiyle sonuçlanmıştır. Fransa’nın öncülük ettiği “Barkhane Operasyonu” yaklaşık 6 bin askerle yürütülmüştür. Fransız kuvvetleri yerel hükûmetle koordinasyonla cihatçı örgütleri dağıtmıştır.

Fransız birlikleri ve uçakları, Ekim 2017’de IŞİD tarafından pusuya düşürülen Amerikan ve Nijerya özel kuvvetlerine destek olmak için de çeşitli müdahalelerde bulunmuştur.

Bu başarılı operasyonlara rağmen zaman ilerledikçe Fransa’nın askerî varlığının başarıları gölgelenmeye başlanmıştır. Hatta öyle ki Amerikan basınının, Afganistan Savaşı’nı tanımlamak için icat ettiği “sonsuz savaş” kavramı yıllar geçtikçe Fransa’nın Afrika’daki operasyonları için de kullanmaya başlanmıştır. Fransa’nın bölgedeki tüm güçlerine rağmen engellemeye veya öngörmeye yeterli donanıma sahip olmadığı artık gizlenememektedir.

Afrika ve Orta Doğu’da, demokrasi veya parlamenter hükûmet gelenekleri olmadan, darbeler rejim veya yönetici değişikliğinin tanınan ve en sık kullanılan aracıdır. Bölgedeki en etkili ülkelerden olan Fransa’nın son yıllardaki etkisizliği Fransız Ordusu hakkındaki en önemli alarm zillerinden biridir.

Son zamanlarda Fransa’nın Afrika’da, özellikle Fildişi Sahili, Gabon, Senegal ve Çad’daki askerî varlığının önemli ölçüde azaltılması gündemdedir. Fransız ordusunun asker konuşlandırdığı tüm Afrika ülkeleriyle uzun süredir görüşmelerde bulunduğu bilinmektedir. Kamuoyuna sızan bilgileri incelediğimizde Fransa’nın Cibuti hariç, Fildişi Sahili, Gabon, Çad ve Senegal’deki kıtadaki tüm üslerindeki Fransız askerî varlığının keskin bir şekilde azaltılması beklentisi doğurmaktadır.

Mart ayındaki Senegal başkanlık seçimlerinin ardından 44 yaşındaki Bassirou Diomaye Faye, Afrika’nın en genç devlet başkanı olarak sürpriz bir başarıya imza atmıştır. 2012 yılında iktidara gelen eski Devlet Başkanı Macky Sall’ın ikinci ve son dönemi 2 Nisan’da sona erdi. Başkanlığı döneminde yapılan ve başkanlık dönemlerini iki adet beş yıllık görev süresiyle sınırlayan anayasal değişikliklerin ardından, Başkan Sall’ın üçüncü bir dönem için aday olması yasal olarak mümkün değildi. Ancak Sall, şansını zorlamayı denedi ve 2023 yılında protesto ve isyanlar başladıktan sonra 60’tan fazla kişinin öldüğü ve bin kişinin tutuklandığı geniş çaplı şiddet olayları yaşandı. Sivil toplum örgütleri ve Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) ve ABD de dâhil olmak üzere bölgesel ve uluslararası aktörlerin baskısıyla karşı karşıya kalan Başkan Sall sonunda pes ederek adaylıktan çekildi.

Afrika’daki durum birçok yönden Fransa ve Avrupa’yı tehdit etmektedir. Afrika’daki kırsal-kentsel göç ve Sahel, Afrika Boynuzu ve muhtemelen Batı Afrika’daki siyasi ve güvenlik görünümünün bozulmasıyla artan göç baskısı devam edecektir. Örneğin Sudan’daki savaş, 2023’te 6 milyon sınır ötesi yerinden edilmeye yol açmıştır. Fransa’nın yaklaşık 10 yıl boyunca Sahel’de yürüttüğü operasyonların sonuçsuz kalması göç baskısının önündeki bariyerlerin kalkmasını tetiklemiştir.

Bu bağlamda, Fransa’nın izlediği yol haritası takibe değerdir. Emmanuel Macron, kıtada yaşanan bir dizi aksilikten sonra Fransız diplomasisinde bir üslup değişikliğine giderek eski bakan Jean-Marie Bockel’i Afrika’ya “kişisel elçi” olarak atamasıyla beraber Fransa’nın Afrika’daki askerî varlığında önemli ölçüde değişiklik yaşanacağı uzun süredir beklenmekteydi. Son yıllarda gerçekleşen askerî darbelerin ardından, cihatçılara karşı operasyonlarda görev alan Fransız birlikleri Mali, Burkina Faso ve Nijer’den çekilmişti. Libreville (Gabon), Dakar (Senegal) ve Abidjan’daki (Fildişi Sahili) bu üslerde bulundurulacak Fransız askerlerinin sayısının ciddi anlamda azaltılacağı öngörülmektedir. Son aylarda her biri resmen 350 askerî personele ev sahipliği yapan Libreville ve Dakar üsleri ve Fransa’nın Sahel operasyonları için lojistik merkezi olan ve yaklaşık 950 askerin yaşadığı Abidjan için bu küçülme bir dönüm noktası olacağı değerlendirmeleri yapılmaktadır. 

Son olarak, 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları’nın Paris’te olması sebebiyle Fransa’nın güvenliği sağlama adına aldığı önlemler de incelemeye değerdir. Ukrayna ve Ortadoğu’daki savaşlar ve terör saldırısı tehditleri, Fransız hükûmetini son günlerde güvenlik alarmını en üst seviyeye çıkarmasına sebep olmuştur. Ülke, yaz mevsiminin en yoğun olduğu dönemde milyonlarca sporsever ve turistin birkaç hafta boyunca ülkede kalmasını sağlayacak bir etkinliği korumak için her gün yaklaşık 45 bin Fransız polisi ve güvenlik görevlisi, 20 bin özel güvenlik personeli ve yaklaşık 15 bin askerîn görevlendirilmesini planlamaktadır. Buna rağmen Fransız Hükûmeti’ne ve İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir kaynağa göre, geçtiğimiz ocak ayında yaklaşık 45 ülkeye, askerî ve sivil olmak üzere 2 binden fazla kişiyle kapasitenin güçlendirilmesine yardımcı olmak için talepte bulunulmuştur.

Motorlu ve atlı tugaylar, belge sahtekârlığı uzmanları, mayın temizleme uzmanları, drone karşıtı uzmanlar ve köpek koklama ekipleri olmak üzere hem askerî hem de polis misyonlarından yardım talebinde bulunulmuştur.

Kuzey Atlantik Antlaşması’nın 12 orijinal imzacısının Washington’da kolektif savunma sözü vermek üzere bir araya gelmesinin 75’inci yılında, ittifak ve dünya çok farklı görünüyor. Fransa içinse özellikle de Macron’un partisinin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aldığı ezici yenilgiden sonra… Fransa, Avrupa güvenlik düzeninin geleceğini tasarlamak için kritik öneme sahip olacaktır.

Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın