Çakma dünyanın inşası

Yeşim Yeliz Egeli

Gelecek 35 yılda neler olacak?
Hayal etmenin sınırı yok… Hayat ve bilim müthiş bir hızla ilerliyor. Bu ilerleyişin de bir sınırı olup olmadığını yaşayanlar görebilecek, elbet o da bir son ise…
Dünya; pes, yetti artık diyecek! Ve insanlık buna erdiğinde elbet hem davacı hem de kendi akılsızlığı ile yarattığı birçok davalısı olacak. Tabii yargılanma şansı kalırsa… Yine de kendi eliyle ipini çekerek en ağır hükmü giymesi kaçınılmaz olsa da çıkmayan candan da ümit kesmemeli… Eminim yıllardır yapılan hesaplarla evrende başka bir adreste nefes almanın hazırlığı da bitmiş olacak ve yeni bir Dünyada yaşam, kimi için refah kimi için kâbus olup sürüp gidecek. Yeni bir devinim de böylece yeniden başlayacak.
Gelecek 35 yıl, bu senaryoya adım adım ilerlerken acaba bizi nelerle karşı karşıya getirecek? Günlük yaşantımızda neleri konuşup söylüyor olacağız? Bireysel ve toplumsal sevinçlerimiz, dünya barışı adına eylemlerimiz, aşklarımız, kavgalarımız, başarılarımız, nasıl kimlik ve form değiştirecek? Hangi kavramlar, idealler, hedefler bizi meşgul edecek ya da neleri yâd edeceğiz, yitip giden?
Genetik bilimi ne hâl alacak? Canlılar alemi o günden bu güne bakıldığında tuhaf mı algılanacak? İnsan bedeni de, gemiler gibi inşa edilince, ‘insan’ kendisiyle gurur mu duyacak? İnsan makineleşecek belki de… Gerçeği ile çakması anlaşılmayacak belki de. Nörolojik anlamda çığır açan buluşlar, çakma insanları, gerçekleri için bir tehdit haline sokacak. Günümüzde de ‘insan’ım diye gezinenlere el yapımı çakmaları eklenecek! Sanala olan ilgiyle onun içinde yok olan gerçek… Ve yaşamlar içiçe geçecek.
Tıp gelişecek, kansere çare bulunacak ancak artan dünya nüfusuna paralel, hızlı tüketim ve sanayileşme ile arızalı insanlar da artacak. Yeni dönemin çaresiz hastalıkları çıkacak. Çakma gıdalar geleceğimizi  zehirleyecek. İlaç ve silah sanayinin bekâsı için iki dost olacak… Dünya devlerinin geleceklerini garanti altına alma çabaları, zayıf halkaların tarih olmalarını hızlandıracak. Ve o güzelim insanlar… Fast food yaşamla nörolojik hastalıklar artacak, toplumsal değerlerin yokoluşuyla ‘ortak değer’ denilen gerçek tarih olacak. Aile, dost, aidiyet kavramları ile insana özgü duygular da belleklerden silinip, gidecek…
Yeni bir dünya oluşacak ve bu dünyadaki gelişmelerin toplumsal ve siyasi sonuçları çok daha büyük küresel kaoslara gebe olacak. Bugünkü gibi “vah, vaaah!” deyip yürekten dua edecek iyi insan zor bulunacak; bulunsa da bir değeri olmayacak.
Tabii bunlar benim hayal ürünüm ve belki de deli saçması ama ne bileyim düşünüyorum işte. Kıssadan hisseye… Tarih tekerrürden ibaret değil mi? Geleceği bugünler inşa etmiyor mu?
Günlük olaylardan daha felaket senaryolar uydurarak bir yazımlık zamanla bile olsa kaçmayı denedim. Duruma seyirci kalamıyorsanız, duygularınızın esiri oluyorsunuz! Gelecek gösterimde yer alacak “Korku” filminin fragmanları bunlar. Her gün bir şekilde şahit olmuyor muyuz, ama yeni ama eski dünyada ama o sebeple ama bu sebeple…
O nedenle sahip olduğumuz yaşam için şükretmeliyiz. Tüm bu olumsuzluklar içinde nefes aldığımız bu dünyada ‘insan’ kalabildiğimize, ailemize, toplumumuzun imkansızlıklarla yarattığı bu eşsiz coğrafyamızda yetişen filizlere, asırlık çınarlarına, doktorumuza, mühendisimize, erlerimize, kızlarımıza, öğretmenlerimize, sanatçılarımıza ve yarınlarda bayrağı taşıyacak nicelerine geleceği görüp sahip çıkalım.
Allah’ın verdiği aklı çalıştırıp ağacın dibinde uyanık duralım. Elma kafamıza düşmeden, düşebilme ihtimalini hesap edip, yer çekimi kuvveti kadar etkili bir içgörüye sahip olalım. Suyun ‘kaldırma’ kuvvetinin gücüyle bu gemiyi rotası neta olan özgür mavilerde, aydınlık yarınlar inşa edebilmek için yüzdürme gayesini büyütelim, ki *hatıralarımız bir demet hüzün olmasın.

(*Bkz.) Mirkelam’ın aynı isimli şarkısının sözleri

Bunu Paylaşın
yesimegeli@marinedealnews.com