2007 yılından başlayarak 2015 yılına kadar süren uzun bir zaman dilimini kapsar “çözüm süreci”.
22 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde görevli polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar sabaha karşı evlerinde uyurken terör örgütü PKK tarafından kalleşçe şehit edildi. Terör örgütü sözcüsü Fırat Haber Ajansı, “22 Temmuz günü bir Apocu fedai timi, Suruç katliamına misilleme olarak bugün sabah 06.00 sularında Ceylanpınar’da DAİŞ çeteleriyle işbirliği içinde olan iki polise karşı bir cezalandırma eylemi gerçekleştirmiştir” diye olayı bildirdi ve AKP’nin başlattığı çözüm sürecine terör örgütü PKK bu hain eylemi ile son noktayı koydu.
Muhalefet destekli siyasi iktidarın çözüm süreci hamlesinin amacı; tamamıyla siyasi iktidarın vereceği tavizler ile terör sorununu bitirerek bölgede halkın desteğini sağlamak, askerin yıllardır yapamadığını biz yaptık propagandası ile “askerî vesayet” olarak gördüğü orduyu milletin gözünde itibarsız ve etkisiz kılarak, hükûmetin mutlak iktidarını temin etmekti. Yani niyet “güvenlik güçleri yıllardır yapamadı AKP yaptı” demekti ve mutlak iktidarı sağlamaktı.
Aşağıdaki tabloda AKP’nin çözüm süreci boyunca ve sonrasından günümüze kadar olan süreçte “Hendek/Barikat Operasyonlarının” yapıldığı bazı büyük yerleşim yerlerindeki oy seyri görülmektedir.
Tablo: Hendek/Barikat Operasyonları yapılan bazı bölgelerdeki AKP oy oranlarının operasyonlar öncesi, sonrası ve günümüzde seçimlere göre seyri. ( 2011 Genel Seçimler, 2014 Cumhurbaşkanlığı (Erdoğan’a verilen) oy oranı, 2015 7 Haziran Genel Seçimleri (AKP’ye verilen) oy oranı, 2017 Anayasa Referandumu (AKP’nin desteklediği “Evet” oyu) oy oranı, 2023 Genel Seçimler.)
Tablo ayrıntılı incelendiğinde çözüm sürecinin sonuna denk gelen 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’nin yüzde 50 civarında oy kaybı olduğu görülüyor. Tabloya göre Hendek/Barikat Operasyonları sonrası operasyonların yapıldığı yerleşim yerlerinde çözüm sürecinde beklediği etkiyi sağlayamayan AKP’nin, süreç sonrası önemli ölçüde oy artışı sağladığı söylenebilir. Hatta 2011 genel seçimleri seviyesinden dahi fazla oy aldığı bölgeler mevcuttur. Bu da şunu gösteriyor ki halkın gözünde evlerinin yanmasının, yıkılmasının, şehirlerinin yerle bir olmasının sorumlularından biri AKP diğeri HDP değildi ya da AKP’nin tekrar eski çözüm süreci günlerine dönmesini istemiyorlardı.
Bölgenin diğer kazananı HDP olmuştu. 2007 yılında yüzde 5’lerde olan oyları ülke çapında yüzde 13’lere kadar çıkmıştı. Bölücü terör örgütü destekçisi olarak görülen HDP’nin oy oranları, milliyetçi olduğunu iddia eden MHP’nin oylarını ülke genelinde 3-4 puan bandında geçmişti. İlginç olan iki yanlış politika uygulayan AKP ve HDP şehirlerin yerle bir olmasına katkıda bulunmuş fakat oylarını da artırmışlardı. Çözüm süreci sonrası HDP ülke siyasetinin anahtar rolünü üstlenen önemli aktörlerinden biri hâline böylece geldi ya da getirilmiş oldu.
Mutlak iktidar için şart olan “anayasa değişikliği” için yeterli oyu sağlayamayacağını gören iktidar bunun için çözümler üretmeye başladı. Hem de ülke asli menfaatlerini hiçe sayarak.
Batı bölgelerinde eğitim seviyesinin yüksek oluşu, milliyetçilik duygularının ülke geneline göre daha bilinçli ve üst seviyede oluşu iktidarın Anayasa’yı değiştirmek için gerekli oyu bu bölgelerden sağlamasının mümkün olmadığını gösteriyor. Anadolu’nun orta, kuzey ve doğu bölgelerinin eğitim seviyesinin düşük ve muhafazakâr yapısının olması nedeniyle bu bölgelerdeki kalıplaşmış oy kitlesini muhafaza etse de bundan daha fazlasına ihtiyacı olduğu açık. Bunu da düzenli olarak oy kaybettiği ve belirli tavizler sonucu çok daha iyi seviyelerde oy alabileceğini değerlendirdiği, batıda yoğun uzantıları olan Kürt kökenli vatandaşlarımızdan alacağı oylar ile karşılayabileceğini değerlendirmekte. İktidar ilk çözüm süreci aşamasında Türkiye Cumhuriyeti geleneksel yapısından (besbelli bu konuda siyasal İslâm ve PKK ortak paydada buluştular) o kadar çok taviz verdi ki şimdi elinde çok az fakat çok kritik tavizler kaldı. Bunlar: Türk milletinde derin yaralar açabilecek olan terörist elebaşı, 40 bin kişinin şehit edilmesinin baş sorumlusu katil Öcalan’ın serbest bırakılması ve üniter yapıyı yerle bir edecek yerel dilde eğitim. “Apo” denilen terörist, siyasilerin olmayabilir fakat biz askerlerin ve vatanseverlerin ezeli ve ebedi düşmanıdır.
Kim ne derse desin kitabın ortasından konuşacağım. Bu iki hususta taviz vermek siyasiler için siyasi bir hamle bizim gibi vatanseverler için ise vatana ihanettir. Bu birilerine huzur verirken Türk milletine tedavisi olmayan verem mikrobu vermektir.
Tabii ki AKP politikaları sonucu çok haklı sorular da halk tarafından sorulmaktadır. Halkımızın sesine tercüman olalım:
- Hudutlarımızda mayınlar neden temizlendi?
- Kontrolsüz sığınmacı göçüne kapıları açmak bu planın bir parçası mıdır?
- Terör bittiği hâlde böyle bir hamle yapmak iktidarın muhafazası için mi yoksa başkaca bir dış tehdidin var olmasından mıdır? Bu tehdit ekonomik bir tehdit midir?
- Yoksa binlerce asırlık yazılı ve yazısız Türk devlet teamül ve kurallarını hiçe sayan bunca anormal tavizin nedeni “BOP eş başkanlığı” süreci gereği midir?
Tanrı her zaman Türk milletini onunla bir olan ordusunu ve onun inşa ettiği Türkiye Cumhuriyeti’ni korur.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.