“Askerî tabiplerimiz muharebe nedir, avcı hattının gerisi, ateşten korunacak yerin neresi olabileceğini tasavvur edemez, bilmez ise muharebede bazen ateş hattının pek yakınına gitmek lâzım geleceğini öğrenmezse öyle bir askerî tabip görevli olduğu tabura, tabur erlerine borçlu olduğu vazifeyi yerine getiremez. Askerî doktorlar, yalnız şehirlerdeki büyük hastanelerin koğuşlarında değil, muharebe meydanında da vazife yapmakla mükellef olduklarını bilmeli ve ona göre gerekli hususları barış zamanında öğrenmiş bulunmalıdır.”
Mustafa Kemal’in Cumalı Karargâhı’ndaki askerî manevra sonrasında Ali Rıza Paşa adına kaleme aldığı “Genel Eleştiri” (Eylül 1909).
15 Temmuz garabeti sonrası… Ortalık toz duman, TSK acilen toparlanma ve şoku atlatma sürecinde… Bunu fırsata çeviren iktidar rehber ve danışman edindiği TSK’dan çeşitli nedenlerle atılmış olan kişileri bünyesinde toplayan SADAT’ın planladığı uygulamaları KHK’lar ile bir bir hayata geçirmeye başladı. Daha önceki yazılarımda yazdığım gibi pek çok hazırda bekleyenuygulamaları hayata geçiren AKP bütün ordular için hayati önemi haiz bütün askerî hastaneleri ve bunların kâbesi olarak görülen GATA’yı yine bir KHK ile kapattı. Yani askerî sağlık sistemini yok etti. Hem de bu ilk icraatlarından biriydi.
KHK 669 ile Anayasa’nın 121’inci Maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu’nun 4’üncü Maddesi’ne göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nca 25/7/2016 tarihinde GATA ve askerî hastanelerin kapatılmasına karar verildi.
İtiraz eden mi? Ne muhalefet ne de o dönem TSK’nın kendi derdine düşmüş komuta heyeti. Sanki her şeyin sorumlularından biri askerî sağlık sistemiydi de alelacele yerle bir edildi. Aslında askerî sağlık sistemi en az sorumlu olan sistemlerin başında geliyordu fakat ileride atılacak adımların belki de önündeki en büyük engel olacaktı. Bu nedenle kaldırılması “tarikat vesayeti” altındaki siyasal İslamcı yapı için elzemdi. 1898 tarihinde açılmış olan Gülhane Askerî Hastanesi, tertipli ve düzenli olarak kurulmuş zamanının gereklerine uygun ilk modern hastaneyi oluşturmuştur. Sadece GATA değil diğer bütün askerî hastaneler de yılların birikimleri ile beraber bir KHK ile tarih oldu. Her biri çok değerli hizmetlerde bulunmuş, depremlerde, sellerde, salgında, yangında bütün felaketlerde milletinin yanında olan, yaralanan, EYP ve mayına basan, şarapnel parçaları vücuduna saplanan, mermilerin uzuvlarını parçaladığı askerleri kurtaran Askerî Hastaneler lağvedildi.
Görüldüğü gibi yeniden yapılanma adı altında bir tarih de yok ediliyor, askerî tıbbiye yok edilerek böyle büyük her daim çatışma ve savaş riski taşıyan bir ordunun en temel ihtiyacı ortadan kaldırılıyordu. Bunun sakıncaları çok sonra değil hemen, anında hissedilmeye başlandı. Bölgede yaralanan, EYP veya mayına basan askerler Van, Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak ve Hakkâri illeri ve ilçelerindeki devlet hastanelerine sevk edilmeye başlandı.
Gencecik pırıl pırıl doktorlar canla başla ellerinden geleni yaptılar, getirilen yaralılar şehit olunca başında hüngür hüngür ağladıklarını görenler oldu. EYP’den, mayından kopan uzuvları kurtarmak için hepsi beraber seferber olup, cansiperane bir şekilde çalıştılar, uyumadılar, yemediler, içmediler yaralı başında beklediler. Hipotermiden (donma) dolayı vücudu kaskatı olduğundan MR’a giremeyen bir binbaşı ile beraber MR’a girenleri dahi oldu. Hepsini minnet ve saygı ile anıyorum. Koca yürekli Türk tabipleri her yerde taşıdıkları asil kanın hakkını verdiler.
Ancak harp tıbbiyesi ayrı bir uzmanlık alanı olup profesyonel tecrübe isteyen bir alandır. Maalesef terörle mücadelede karşılaşılan durumlar her doktorun ustalıkla ve uzmanlıkla müdahale edebileceği hususlar değildir. Belki de GATA’da, askerî hastanelerde yaşayabilecek, ayakları, bacakları kurtarılabilecek olan askerler böyle bir yer olmadığı için şehit olacak veya uzuvlarını kaybedeceklerdi. Askerî hastaneler TSK’ya hasım tarikatçı ve aşırı sol kesimlerde (ikisi farklı gözükse de can kardeştir) sürekli bir rahatsızlık yaratmakta, zaman zaman bunlar müzahir basında belli bir zümreye (mesela sadece generallere) sağlık hizmeti sunan özel hastaneler gibi gösterilerek kamuoyunda algı oluşturulmaktaydı. Bu algıdan istifade ile süratle askerî hastaneler kapatılırken tarikatların, aşırı solcu unsurların ve emperyalist hasımların da isteği adeta yerine getirilmiş oldu. Aynı zamanda belki de gelecek yıllar için de bazı konular için tedbir alınmış oldu. O tedbirlerin ne olduğunu aşağıda okuyacaksınız.
Askerî hastanelerin kapatılmasının sakıncaları sadece terörle mücadele ve muharebe sahasında değil, pek çok alanda kendini göstermiştir. Özellikle ilk yıllarda askerî öğrenci, uzman erbaş veya sözleşmeli er olabilmek için başvuranlar sağlık raporlarını askerî hastanelerden alırken bunların kapatılması sonucunda devlet ve şehir hastanelerinden rapor almak durumunda kalmışlardır. Bu dönem içerisinde sağlam raporu alanlar içerisindeki örnekler dahi akıllara durgunluk verir cinstendir. Zaman içerisinde alınan tedbirler ile bunların önüne büyük ölçüde geçilse bile sivil hastanelerdeki doktorların TSK Sağlık Yönergesi’ne asker doktorlar kadar vakıf olmamaları (ki olmaları da beklenemez) nedeniyle sürekli olarak bu raporların kontrol edilmeleri önemli bir konu olarak gündemde kalmalıdır. Zaman içerisinde bu sistem askerî hastanelerin yerini tutması mümkün olmamakla birlikte biraz daha yoluna girmiştir. Sadece bu mu? Mesela muvazzaf personel için komando olur veya olamaz raporu, muvazzaf personelin sınıf değişikliği raporu, askere alınacak personel için asker olur/olamaz raporu, pilot olur/olamaz raporu gibi bütün raporlar da sivil hastaneler tarafından verilmektedir. Tabii ki bazı sivil hastanelerde belirli tarikatların egemenliği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Askerî hastaneler açık olsa sağlam raporu alamayacak olan bir grubun sivil hastanelerde çok rahatlıkla rapor alabilme ihtimalî de bir gerçektir.
Askerî doktor ihtiyaçları, sahra hastanelerinin açılarak işletilmesi gibi hususlardaki eksiklikler deprem bölgesinde de kendisini göstermiştir. Eğer askerî hastaneler açık olmuş olsa, yeterli sayıda askerî doktor olmuş olsa deprem bölgesindeki sağlık hizmetleri açılacak olan sahra hastaneleri ile kesinlikle çok daha farklı boyutta olurdu. Sivili askere muhtaç etmeyerek, bu milletin askerleri sanki başka bir toplumun ferdiymiş gibi “askerî toplumsal yaşantıda etkisiz kılmak, kadim millet ordu bağını koparmak” prensibinden hareket eden siyasal İslâm’ın önemli hayallerinden biri gerçekleşirken, askerî hastanelerde kurtarılabilecek bazı yaralılar şehit olurken deprem nedeniyle enkaz altında kalan bazı vatandaşlar ise vefat ettiler. Dünya orduları tarafından gıpta ile bakılan TSK’nın Askerî Hastanelerinin kuracakları sahra hastanelerini yabancı orduların askerî hastanelerinin kurduklarını gördük. Malezya’dan gelen GATA mezunu askerî tabip Tuğgeneral Amran Amır Hamzah Malezya Ordusu’nun kurduğu sahra hastanesinde depremzedelere yardım ederken onunla gurur duyduk.
- GATA mezunu gururumuz tabip Tuğgeneral Amran Amır Hamzah 25 yıllık vefa borcunu ödemek için 7 bin 400 km yol geldi!
Hâlihazırda TSK’nın doktor ihtiyacının Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde TSK adına okuyan öğrenciler tarafından karşılanması planlanmıştır. Bu okullarda TSK adına okuyan öğrenciler MSÜ bünyesinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Bunun yaraya deva olması ve GATA’nın yerini doldurması beklenemez. Hele ki askerî hastaneler açılmadıkça bu alanda eski etkinliğin sağlanması mümkün değildir.
Kahraman Türk Ordusu’nun en önemli sistemlerinden biridir askerî hastaneler…
Daha az şehit, daha az uzuv kaybı yaşamış gazi, depremlerde hemen yanınızda yardımcı olan askerî doktorlar ve sahra hastaneleri, muharebe zamanında cephede askerlerimizi tedavi eden askerî doktorlar mı istiyorsunuz?
Acil başta GATA olmak üzere bütün askerî hastaneleri açıp askerî sağlık sistemini canlandırın! Aksi takdirde vebal almaya devam edersiniz…
Bu haberin, çevirinin veya makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.