Yüce Yöney – Askeri harcamalar haklarımızı çalıyor

MDN İstanbul

Türkiye dahil birçok ülkede “güvenlik” gerekçesiyle askeri harcamalar her yıl daha da artıyor. Çocukların ihtiyaçlarına ayrılmayan bütçeler onları yok edecek silahlara harcanıyor

2015’in haziran ayında, daha çok adının kısaltmasıyla SIPRI olarak bilinen Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü düzenli yayınladığı raporlara bir yenisini ekledi.

Bu rapora göre, dünya ölçeğinde nükleer başlık sayısında düşüş olduğu gözlemleniyor. Ancak ne yazık ki, bunun nedeni ABD’nin ve Rusya’nın eskiyen ve yavaşlayan nükleer silahlarını azaltması: ABD nükleer silah sayısını bu yıl 7300’den 7260’a düşürürken, Rusya nükleer başlık sayısını 8 binden 7500’e indirdi.

Bu düşüşe paralel olarak iki ülkenin de nükleer füze rampa sistemlerine ve başlıklarına modernleştirme amacıyla pahalı yatırım yapmayı sürdürdüğü de tespit edilmiş raporda. Bir de Çin var tabii… Onun nükleer silah sayısı 2014’te 250 iken 2015’te 260’a yükselmiş. Keza Pakistan ve Hindistan da nükleer silahlarının kapasitelerini artıran ve sistemlerini geliştiren ülkeler arasında. Hindistan’ın 90 ile 110, Pakistan’ın 100 ile 120 nükleer başlığı olduğu tahmin ediliyor.

Toplam rakama gelince, gelmemeyi isteyeceğimiz bir tablo çıkıyor önümüze: Dokuz ülkenin; ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore yaklaşık 15 bin 850 nükleer silahı var ve dünyada yaklaşık 4 bin 300 nükleer başlık füzelere monte edilmiş halde bulunuyor.

Hatırlanacağı gibi, geçtiğimiz bir yıllık döneme damgasını vuran olaylar arasında Ukrayna krizi de vardı. Rusya’nın tekrar silahlanmaya ağırlık vermesini birçok uzman buna bağlıyor ama bu hiç de yeterli bir açıklama gibi gözükmüyor. İşin doğrusu, mesele ABD’nin Doğu Avrupa’da bir füze savunması oluşturmak istemesi. Rusya tehdit olarak gördüğü bu durum karşısında yeni yatırımlara hız verdi sonunda en modern hava savunma sistemlerini aşacak nitelikte olduğunu iddia ettiği yeni füzelerini dünyaya duyurdu. Kısacası, ABD ile Rusya arasındaki silahlanma yarışı yeniden hız kazanmış durumda.

Askeri harcamalar

Sadece nükleer silahlara sıkışıp kalmasak da pek iç açıcı bir tablo görmek mümkün değil. SIPRI’nin daha önceki raporuna göre, Çin, Pakistan ve Hindistan’ın savunma bütçelerinde büyük artışlar olduğu görülüyor. Türkiye de silah ithalatını artırdı ve yüzde 3’lük payıyla bugün dünyanın en büyük silah ithalatçıları listesinde yedinci sırada.

SIPRI’nin askeri harcamalar raporunda, 2014 yılında askeri harcamalar için Rusya’da toplam 84,5 milyar dolar harcandığı yazıyor. Üstelik Rusya, dünyadaki toplam askeri harcamalarda üçüncü sırada. Bu konuda daimi birinci ABD, 2014’te askeri harcamalarını yüzde 6,5 oranında azaltmış olmasına rağmen 610 milyar dolarlık harcama yaptı.

Bu rakamlar dünyadaki “güvenlik paranoyasının” hala çok etkili olduğunu gösteriyor. Peki, aynı ruh halini fazlasıyla paylaştığını bildiğimiz Türkiye’nin kamu harcamalarında askeri harcamaların yeri ne kadar?

Kamu Harcamalarını İzleme Platformu’nun 2014 raporunda gayet net belirtildiği üzere, Türkiye’nin toplam güvenlik harcamaları yükseliyor.

Hesap ortada: Türkiye’de 2006 yılındaki iç güvenlik harcamasının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) oranı 0,88’di. 2013 yılında ise bu oran 1,36 olarak belirlendi. En hızlı artış İçişleri Bakanlığı personel harcamalarında, çok hızlı artış gösteren diğer harcama kalemi ise gizli hizmet giderleri. Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT’in harcamaları içinde personel harcamalarının hızla arttığı da raporun tespitlerinden biri.

SIPRI’nin 2013 verilerinde Türkiye’nin askeri harcamalarının GSYH’ya oranı yüzde 2,33 olarak gözüküyor. 2009 krizinden önce bu oran yüzde 2 civarında, 2010 yılında ise yüzde 2,08’di.

2013’teki harcamaların yüzde 75’i askeri kurumların personel harcamaları ve bu personelin ihtiyaçlarına yönelik mal ve hizmet alımlarını, yüzde 25’i de modernizasyona yönelik mal ve hizmet alımı ile sermaye harcamalarını kapsıyordu.

Sadece yüzde 5 azalsa

Bugün görülüyor ki, yöneticiler pek dikkate almadı ve almaya da niyetleri yok ama raporda çarpıcı bir de öneri vardı: Türkiye’nin askeri harcamalarını azaltması. Sadece yüzde 5’lik bir azaltmanın bile sonuçları dramatik: Raporda belirtildiği üzere 12,5 milyon sigortasız vatandaşın genel sağlık sigortası priminin devlet tarafından ödenmesi ve 1 milyon göreli yoksul haneye ayda 295,5 TL düzenli gelir verilmesi durumunda ortaya çıkan ek kaynak ihtiyacı 1,3 milyar TL civarında. Ve askeri harcamaların yüzde 5 azaltılmasıyla bu kaynak sağlanabiliyor.

Şimdi platformun raporunun başka verilerine göz atalım, ki askeri harcamaların ne denli yüksek olduğunu anlayalım: OECD ülkeleri içinde çocuk yoksulluğunun en fazla olduğu ülke olarak yeri bir türlü değişmeyen Türkiye’de toplam çocuk nüfusunun yüzde 24,6’sı yoksulluk içinde yaşıyor. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 31’inin çocuk olduğunu aklımızda tutarak ve 2009 verilerinde askeri harcamaların GSYH’ya oranının yüzde 2 olduğunu hatırlayarak acı gerçekle yüzleşelim: 2009 yılında sağlık, sosyal hizmetler, sosyal yardım ve adalet hizmetleri çerçevesinde çocuğa ayrılan harcamaların GSMH’ya oranı yüzde 1.3. Üstelik bunlar 2009 rakamları ve geçen yılı bilmiyoruz ama en azından 2014’e kadar aynı eğilimin devam ettiğini görüyoruz.

Sadece Türkiye’de değil, askeri harcamalarla birçok insani konu arasındaki bütçe dengesizliği dünyada da geçerli, ne yazık ki. Ülkeleri bırakalım, en büyük uluslararası resmi örgüt olan Birleşmiş Milletler’in geçen yılki talebini hatırlayalım: 2014’te dünya genelinde askeri harcamalar 1,75 trilyon dolara yaklaşırken Birleşmiş Milletler çatışmalar nedeniyle 17 ülkede mağdur olan 52 milyon insana yardım için 13 milyar dolar istemişti. Bu rakam kurumun o güne kadarki en yüksek insani yardım talebiydi. Sözkonusu veriyi şöyle de okumak mümkün: Savaş için insani yardımların 130 katı para harcanıyor.

Ortak yaşamımız için

Belki de askeri harcamalarla ilgili yapılabilecek en gerçek vurgu devletlerin bir türlü kabul etmedikleri, etseler de farklı çıkarlar uğruna görmezden geldikleri gerçek: Güvenlik adına yapılan ölçüsüz askeri harcamalar dünyamızı çok daha güvenli olmayan bir hale getiriyor.

Dahası, bu harcamalar medeniyeti yok oluşa sürükleyen sorunların çözümlenmesini de engelliyor. Militer kaygılarla harcanan devasa tutardaki para aslında yoksulluk, sağlık, eğitim gibi alanlara ayrılacak bütçelerden çalınıyor.

Tüm dünyada en büyük sorunlardan biri açlık haline gelmişken, insanlar temiz su, gıda, temel tıbbi ilaç, temel eğitim gibi birçok alanda insan olmaktan gelen haklarını bile kullanamazken inanılmaz büyüklükte paralar hepimizi daha fazla tehdit edecek, yaşamlarımızı tehlikeye atacak silahlara ayrılıyor.

Nobel Barış Ödülü sahibi Başpiskopos Desmond Tutu Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Kampanya’nın 2012 raporunun önsözünde, “bankalar ve diğer finansal kuruluşlara, doğru şeyi yaparak ahlaksız nükleer silah endüstrisinden çekilerek radyoaktif küllenmeyi ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalara destek vermeleri ve bunları engellememeleri çağrısı yapılmasını” istemişti.

Tutu’nun nükleer silahlanma karşısında önerdiği çağrıyı tüm askeri harcamalar için yapmak, sivil izleme komiteleri aracılığıyla denetlemek ve sivil toplumu bu yönde harekete geçirmek için daha fazla çaba sarf etmek gerek.

 

Bunu Paylaşın