Dünyadaki likidite sıkıntısı Türkiye’yi zorlayacak

MDN İstanbul

10. Euro Finance Konferansı sırasında düzenlenen ‘Türkiye’de Finans İşlerinin Dönüşümü: Yeni Boyut” başlıklı panelde, Türkiye’nin son 10 yılda yaşadığı hızlı dönüşüm tartışıldı. Global Source Partners Ekonomisti Atilla Yeşilada, HSBC Türkiye Ekonmisti Melis Metiner ve Odeabank Ekonomik Araştırmalar ve Stratejik Planlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Serkan Özcan Türkiye’nin uyguladığı politikayı masaya yatırdı.

“Türkiye’nin son on
yıllık performansının
nedeni Bernanke”
Ekonomist Atilla Yeşilada, son 10 yılda Türkiye’nin önemli büyüme rakamlarına ulaştığını fakat bunun asıl mimarının FED Eski Başkanı Bernanke’nin uyguladığı ABD ve Avrupa’da faizleri inanılmaz ölçüde düşürüp likiditenin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere kaçmasına yol açan ekonomi politikası olduğunu söyledi.
Yeşilada “Son 10 yılda ezik Türkler’den çılgın Türkler’e geçtik” sözleriyle Türkiye’nin geçmiş on yılda yaşadığı dönüşümü özetlerken, iyi günlerin sona ererek Türkiye’nin çok zorlu bir döneme hazırlanması gerektiğinin altını çizdi. ”Dünyada her türlü siyasi, ekonomik kuralı yıkarak istediğimizi yapabileceğimizi düşünüyoruz. Güven son derece faydalı bir şeydir ama 2015’de FED’in faiz artıracağını ve artık dünyanın normalleşmeye geçeceğini varsayarsak eski günlerde yaşamamız çok büyük hata. Yine de Türkiye’nin en büyük hayal kırıklıklarının ekonomiden ziyade siyaset cephesinde olduğunu ve ikisinin birbirinden ayrılamayacağını da belirtmek istiyorum. Türkiye sırf araba ya da tekstil üreten bir ülke olsaydı, Çin gibi bir yapıda yönetilebilirdi ve bu da ekonomik performansımızı çok da etkilemezdi. Ancak yüksek teknolojiye sahip ürünleri üretmek için bence ciddi bir politik altyapıya ihtiyaç var. Bence AB müzakerelerine başlayarak akıl almaz ilerleme kaydettik. Ancak Gezi’den bu yana Türkiye’de son 10 yıldır alınan mesafenin çok önemli ölçüde yitirildiğini ve bunun fiilen kararlara yansımasa da gerek finansal gerek yabancı doğrudan yatırımcıların kafasında çok ciddi şüphelere yer açtığını kabul etmek zorundayız.”
Yeşilada, diplomatik anlamda 21. yüzyılın yükselen yıldızı olan Türkiye’nin elindeki fırsatı değerlendiremeyerek artık Arap ülkeleri tarafından en az sevilen ülkelerden biri olduğunu kaydetti. Türkiye’de gerekli reformların 2015 Haziran seçimlerinden önce yapılamayacağını savunan Yeşilada, parçalanmış ortamında yapısal reformların gerçekleştirilmesinde güçlükler yarattığını belirtti. Yeşilada, vatandaşların demokrasi talebinin artmasının Türkiye’de yabancı yatırımların ve büyümenin önünü açacak en önemli unsurlardan biri olduğu belirtti.
“Yeni bir başarı hikayesi
yaratmak için büyümeden
feragat etmek gerekiyor”
HSBC Türkiye Ekonomisti Melis Metiner, Türkiye’nin ekonomi politikasının yeni bir modele doğru dönüşürse geleceğin umut vadettiğini ve ekonominin dönüşme potansiyeline sahip olduğunu ifade etti.
“Dünyada yaşanan küresel finansal krizden sonraki durumu özetlemek gerekirse iki tane küresel faktör var. Büyük merkez bankalarının parasal genişlemeye gitmesiyle yaratılan bol likidite, o likiditenin getiri arayışında olması durumu ve bunun yarattığı yüksek risk iştahı. Bunların birleşmesiyle son senelerde yurdışından çok rahatlıkla borçlanan Türkiye’nin verdiği yüksek cari açığın şirketlerin borçluluğundaki önemli artışa neden olduğunu görüyoruz. 2006 senesinde milli gelire oranla şirketlerin borcu yüzde 30 civarındaydı, şu anda ise bu oran yüzde 56’ya gelmiş durumda.”
Türkiye’ye giren önemli miktarda paranın özel sektör tüketim harcamaları ile inşaat sektöründeki hızlı büyümeye gittiğini kaydeden Metiner, sermaye stoğuna kayda değer yatırım yapılmadığını bildirdi.
”Cari açık verirken ne ithal ediyoruz diye bakıyoruz. Sermaye malı ithalatı azalıyor, ara malı ithalatı artıyor. İdeal büyüme formatı bu değil. 7 senede işgücü verimlilik artışı yüzde 0,1 ile çok düşük. İşgücüne, eğitime, Ar-Ge’ye, emek piyasalarına yatırım yapmadık. Zor olan reformları hayata geçiremedik. Yurtdışından aktarılan kaynağın ideal şekilde kullanılmadığını ekonomide dengesizlikler yarattığını düşünüyoruz.”
Orta Vadeli Programa bakıldığında Türkiye’nin problemlerinin doğru şekilde teşhis edildiğinin görüleceğini bildiren Metiner, ülkenin gelecek 10-20 senelik perspektife bakıldığında hâlâ iyimser olduğunun altını çizdi.
”Çok hızlı büyüme potansiyeline sahip bir ülke ama yüksek enflasyon yaratıyor. Yüzde 4-5 arasında büyüme, yüzde 5’e yakın enflasyon, yüzde 6-7 arasında cari açık geniş çerçevenin orta uzun vade için sürdürülebilir olduğunu düşünmüyoruz.
Yapısal çevreye bakarsak ekonomiyi bu dengeye oturtamıyoruz. Ekonomi yüzde 4-5 büyüdüğünde cari açık kontrolden çıkıyor, enflasyon çift haneli seviyeleri test ediyor. Yapmamız gereken, kısa vadede büyümeden feragat edip dengesizlikleri azaltmak, orta uzun vadede kendimiz için büyüme modeli oluşturmaktadır. Büyümeden feragat edebilirsek, dengesizliklerimizi düzeltebilirsek yoğun seçim süreci bittikten sonra yapısal reformlara odaklanabilirsek Türkiye’nin 10 senelik yeni bir hikâyesi olacak.”

“Acilen normalleşirsek 2023
hedeflerini tutturabiliriz”
Odeabank Genel Müdür Yardımcısı Serkan Özcan gelecek on yıl için iyimser bir tablo çizerek Türkiye ekonomisinin çok daha iyi olabileceğini fakat bunun önünde yargı reformlarının henüz gerçekleşmemesinin büyük engel olduğunu belirtti.
“Son 10 yılda uluslararası konjonktür ve siyaset, Türkiye’nin bugün bulunduğumuz yere gelebilmesi için yürüttüğü politikalar açısından bir şans vermiştir. Ama hepimiz biliyoruz ki, Türkiye aslında son 10 yılda fırsatları çok daha iyi kullanmaya istekli bir ülke olarak politika yürütmüştür. Türkiye’nin 2002 yılındaki büyük krizi ve çöküşü hep birlikte hatırlayalım. O dönemde ülke doğru uluslararası kabul edilebilir iktisadi politikanın yanında; hayatın her alanında doğru politikalar oluşturup buradan gelişmiş ülkeler arasında iyiler arasına yönelme yolunu seçti. Türkiye geçmişinde hiç olmadığı kadar açık güçlü sınırları zorlayan bir politika bileşimini yürüttü. Uluslararası likidite gelişmekte olan ülkeler için uygun bir ortam yaratmıştı ama Türkiye diğer ülkelerin aksine bankacılık sektöründe çok ciddi bir rehabilitasyon programını başarıyla uyguladı.
Geçtiğimiz on yılda birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkenin kamu maliyesinde yol alamadığını ifade eden Özcan, Türkiye’nin bu alanda büyük ilerlemeler kaydettiğinin ve bütçe disiplinine kavuştuğunun altını çizdi.
“Türkiye’de reel faiz 0’a mı gidiyor diye konuştuğumuz dönemlerde de dünyada yeni bir ekonomik krizin başlamasıyla yeni bir sürece girdik. Son 10 yılda yaptıklarımız siyasi istikrarın da katkısıyla önümüzde var olan fırsatların kullanılması açısından çok iyi bir altyapının oluşmasını ve buna uygun politikalar uygulamak suretiyle ülkeyi çok iyi bir noktaya getirdi. Fiyat istikrarı tarafında çok ciddi aşamalar kaydedilerek, AB normlarına uymak için çok ciddi bir yasal altyapı oluşturuldu. Kamuyla ilgili tüm yasal mevzuatta AB normlarına ulaşmak açısından ciddi çalışmalar yapıldı. Terör sorununu çözmek için çözüm süreci gündeme geldi. Bu reformların hiçbirisi geriye gitmeyecek ama Türkiye son bir yıldır belli ölçülerde spazm yaşıyor. Ben hâlâ buna kalp krizi demiyorum. Son 1 senede veya son 3-5 aylık sürede Türkiye’de kurumsal çerçeveyle ilgili soru işaretinin doğduğunu ve yatırımcının kafasında böyle bir algı bozulması yaşandığını görüyorum. Ancak bizim de bu algının düzelmesi için fazla bir şey yapmamamızın çok büyük bir kayıp olacağını düşünüyorum. Acilen normalleşmeliyiz. Ben hâlâ 2023 hedeflerine ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Son dönemde yaşanan bu bozulmayı geçici olarak görüp bu algıyı düzeltmek için çabalamalıyız.”

Bunu Paylaşın