“Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketini en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmış isen Cumhuriyet’in bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silâh ve vasıtalarıyla donanmış olduğun hâlde, vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.”
Mustafa Kemal Atatürk
Cumhuriyet’in 15’inci yılı dolayısıyla orduya mesajı (29 Ekim 1938)
Ebedi Başkomutan, savaş meydanlarının muzaffer komutanı, büyük devlet adamı ve Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ebedi yolculuğuna başlamadan önce Cumhuriyet ordusuna son mesajını cumhuriyetin 15 yılında vermiştir. 29 Ekim 1938 Bayram gününde, geçit resminden önce, Başbakan Celal Bayar tarafından 15 gün sonra, Atalarını kaybedeceklerini bilmeyen coşkulu bir kalabalığa okunmuştur. Daha 15 yıllık, devletler için delikanlılık çağı dahi olmayan Cumhuriyet ordusunun temel karakterini mükemmel bir şekilde tanımlamış, bu orduya olan itimadını büyük bir kararlılık ve coşkuyla ifade etmiştir.
Bunun nedeni nedir? Hayatının son günlerine yaklaştığını hisseden Atamız neden Cumhuriyet Bayramı’nda orduya mesaj vermiştir?
Tek bir cevabı var bunun; Atatürk en büyük eseri, özgürlüğün ve bağımsızlığın anıtı cumhuriyeti Türk ordusuna emanet etmiş, son birkaç adım kalan ebedi yolculuğuna gitmeden önce ordusuna olan güvenini belirtmiş ve orduya son emrini vermiştir. Cumhuriyet, iç ve dış düşmanlara karşı Türk ordusuna emanettir. Bu Ulu Önder Başkomutan tarafından Türk ordusuna verilmiş ebedi bir vazifedir. Bir yerlerde yazılmış veya silinmiş olması hiçbir şeyi değiştirmez.
2024 yılı Cumhuriyeti
Bu sene 101’inci yılı kutlanacak olan, yine devletler için genç sayılabilecek bir yaşa sahip Cumhuriyeti, ekonomik olarak güçlü, halkın refah seviyesi yükselmiş, eğitim seviyesi çok üst düzeylerde olan, iç cephesi çelik gibi, lider ve çağdaş bir ülke olarak coşkulu bir şekilde kutlamak yakışırdı bu yüce millete. Şahsen bu hedeflerin çok uzağında kalan milletin bir ferdi olarak 101’inci yılı kutlamanın derin üzüntüsünü ve Atamıza karşı olan mahcubiyetini bir vatansever olarak yaşıyorum.
Nutuk, Atamızın o meşhur ve anlamlı, bir o kadar da edebi bulduğum şu cümlesiyle başlıyor ya hani “1919 senesi Mayıs’ının on dokuzuncu günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye:”.
Ben de sizlere 2024 yılından herkesin bildiği çok kısa bir vaziyet ve manzara-i umumiye sunayım.
Tarikat vesayeti ülkede egemen. Sapıklıkların, haksız kazançların, devlet kaynaklarının aktarılması normal hale gelmiş bu illegal yapılar, bakanlar tarafından sivil toplum kuruluşu olarak tanımlanır oldular. Hatta bir tarikat tarafından darbe girişiminde bulunulmuş ve hâlâ o tarikatın etkinliği devam etmekte.
Cumhuriyetin Kurucusu, savaş meydanlarının kahramanı, ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün adını anarak ant içen yeni mezun teğmenler hakkında soruşturma açıldı. 10 Kasım’da Atatürk’ün rozetini büyük bir cüret göstererek takmayan tarikatçı teğmenler ortaya çıktı, bu disiplinsizliğe müdahale eden Teğmenler de ordudan ihraç edildi.
Atamızın ordusunun denize döktüğü Yunanlar karasularımızı ihlâl etmeyi alışkanlık hâline getirdi, aynı zamanda bazı adalarımızı işgal etmekle kalmadı, hatta büyük bir aymazlıkla kıyı şeridimize kadar gelerek postallarını toprağımıza bastılar.
Ekonomi bilimi tersine hareket etmenin sonucu halkın üzerine yüklenerek yoksul ve çaresiz bir halk kitlesi yaratıldı. Yetmedi, hibrit savaş tekniği olarak kullanılan “zorunlu/zorlayıcı göç”e hükûmet çanak tutmuş ve milyonlarca eğitimsiz, kültürleri çok farklı, aralarında yüzlerce kriminal insan bulunan sığınmacıların ülkeye çeşitli yollar ile girmesine müsaade ederek gelecek yıllarda Türk milletinin bekası tartışılır hale getirildi. Şimdi de sanki Cumhuriyete inat yeni bir çözüm süreci emareleri vererek yeni anayasa adı altında üniter ve ulus devlet yapısını bozacak tavizler konuşulmaya başlandı.
Devletin en üst kademelerinde dahi İsrail gibi bir ülkenin 100 yıllık Cumhuriyeti, 85 milyonluk büyük bir insan gücü ve kadim devlet anlayışına sahip olan ülkemizi hedef olarak belirlediği dile getiriliyor. Her şey darbelere ve dış güçlere ihale edilirken bazen aldatılarak çoğunlukla da halkı aldatarak gelinen nokta yoksulluk, yasaklar ve yolsuzluklar ile sığınmacı istilasına uğrayan bir ülke.
Ve hatta şu günlerde vatan haini, binlerce kişinin katilinin hapishaneden çıkartılması siyasiler tarafından en çok konuşulan konu oluyor.
Yani kısaca Atamızın dediği gibi: Millet, fakr-u-zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş, memleketin dâhilinde, siyasilerin büyük kısmı gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde…
2024 vaziyet-i umumiyesi budur.
Tabii ki olması gereken bu değildi… Çağdaş medeniyetler seviyesi var ya hani Atamızın işaret ettiği… İşte tam da onun çizdiği rotada ve vizyonda olmalıydı.
Olmadı… Ama bu potansiyele sahip bir ülkenin bunu başarması imkânsız değil, hakkettiği yönetimlere sahip olduğu takdirde çok da uzak değil.
Bayram kutlamaları
İktidarın genel yapısında millî değerler ile her zaman sıkıntı yaşamış olan siyasal İslâm anlayışı var. Bir de bu anlayışın milletin sevgi ve saygısına her daim mazhar olmuş ordusunu bu törenlerde daha az görünür yapması ve hatta Genelkurmay Başkanı’nı protokol sırasında Diyanet İşleri Başkanı’nın arkasına koyması, millî bayramların olabildiğince sönük ve düşük profilli geçmesi için elinden geleni yapması var.
Yüce Türk milleti, “millî duyguları ve milliyetçiliği” dini kurallara aykırı ve çok kötü bir şey olarak yorumlayan siyasal İslâm sayesinde bu duygulara hasret ve aç kaldı. Bu nedenle kendi alternatif kutlamasını yapan Türk milleti bunun en güzel örneğini geçen yıl Cumhuriyetimizin 100’üncü yıl kutlamalarında gösterdi. Yurdun her yerinde coşkulu kutlamalar yapıldı. Halk kendi fener alaylarını kendisi oluşturdu, yürüyüş kortejleri kurdu, gece yarılarına kadar ellerinde bayraklar marşlar söyleyerek Atatürk anıtlarına çelenkler koydu. Her yeri Türk bayrağı ile donattı. Anıtkabir insan seli ile doldu taştı. Millet Atasına şükran, özlem ve dualar ile koştu.
Siyasal İslâmcılar ister iştirak etsin ister etmesin ister organize etsin ister etmesin Yüce Türk Milleti bu bayramını da coşkuyla kutlar. Terörün bayram kutlamalarına engel bir bahane de olmadığını gösterir ve eminim çok daha büyük bir coşkuyla kutlar.
Peki siz bu sloganları hiç duydunuz mu?
- Büyük millet, büyük insan yetiştirendir.
- Atatürk’ün adı bayrağımızdır.
- Cumhuriyet olamazı olur yaptı.
- Türk ordusu düşmana, düşman sulha dosttur.
- Türk kadını en büyük inkılâpçıyı sen doğurdun!
- Dünü unutma bugünü eyi anlarsın.
- Eskinin sonu Sevr, yeninin başı Lozan.
Bunlar Atamızın sanki vefatını biliyormuşçasına Cumhuriyetin 15’inci yılında ordusuna verdiği son ve efsane mesajının kutlandığı yılda kullanılan bayram sloganları… Aslında milletin gönlünde yer etmiş duygulara tercüman olan, dilinde de her daim olması gereken sloganlar.
Atatürk’ün adı bayrağımızdır, Cumhuriyet olmazı olur yapandır, Türk ordusu düşmana düşman sulha dosttur, Türk kadını! en büyük inkılâpçıyı sen doğurdun!
Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyet için savaşan bütün gazi ve şehitlerimizi rahmetle anıyor, Cumhuriyetin 101’inci yılında Yüce Türk Milletinin Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum. Hiçbir güç bu bayramın hakkettiği gibi kutlanmasının önüne geçemez.
Bu haberin, çevirinin veya makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.